Fiilin mazi köküne eklendiğinde edilgen fiil-sıfatı (perfect/passive participle) üretir: āşufte “yoldan çıkmış”, avīze “asılmış”, bende “bağlanmış, bağlı”, guzīde “seçilmiş”, nā-dīde “görülmemiş”, ser-gerde “başı dönmüş”, taχte “biçilmiş”, zāde “doğmuş”, zede “darbe yemiş”. ● Eylem adına ve sıfata eklendiğinde nesne adı üretir; nesne adına eklendiğinde “o nesneye benzer nesne” anlamı verir: hafta “yedili süre”, pāye “ayaklık”, pence “beşli şey, el”, şīre “meyve sütü”, zebāne “dil gibi şey, terazi dili”. ● Orta Farsçada bu ek +ag veya +ak şeklinde yazılır. 10. yy’dan önce Arapçaya geçmiş olan Farsi sözcüklerde genellikle +ac ve nadiren +ak (revāc, firūzac, enmüzec, kūsac “köse”; būtak “pota”, revāk “koridor”), Ermeniceye alınmış olan sözcüklerde +ag y
+zede, aheste, amade, arasta, asude, aşifte, avize, azade, bade, bende, berceste, beste, buse, ceste ceste, çanta, çapa, çeşme, çifte, çile1, dere, deste, dide, endaze, endişe, erişte, fersude, gonca, güfte, güzide, hafta, hasta, hendese, hengâme, herze, hurda1, işkembe, kemane, keşide, köfte, künde, kündekâri, lerze, lime, mala, manda1, merdane1, meyane, muşta, name, nargile, nişasta, nümune, pafta, paluze, paye, peçe, pejmürde, pencere, pençe, peymane, pıhtı, rencide, rende, sahte, sergerde, softa, şıra, şikeste, şiraze, tafta, tahta, tarhana, tasa, taze, telve, teneke, tere, tirşe, üftade, üstüvane, vabeste, yafta, yave, zade, zamane, zımba, zıvana