zemin |
~ Fa zamīn زمين yer, toprak << OFa zamīk/damīk a.a. +īn ≈ Ave zam- a.a. << HAvr *(dʰé)ǵʰōm a.a. |
|
zemzem |
~ Ar zamzam زمزم [#zm] bol akan kaynak, Kâbe yakınında meşhur kuyu < onom zamzama زمزم gürültüyle kaynadı |
|
zemzeme |
~ Ar zamzama(t) زمزمة [#zm faˁfaˁa(t) q. msd.] coşkulu müzik < Ar zamzama çalgı çaldı, zımbırdadı |
|
+zen |
~ Fa zan زن vuran, çalan, çalgı çalan < Fa zadan, zan- زدن, زن vurmak, çalmak, darbetmek |
|
zen1 |
~ Fa zan زَن kadın << OFa zan a.a. (≈ Sans cáni- a.a. ) << HAvr *gʷénh₂s (*gʷénas) a.a. |
|
zen2 |
[ Milliyet - gazete, 1962] ~ İng zen Budist eğitimde bir yöntem ~ Prakrit zēn meditasyon, içe bakma << Sans dhyāna ध्यान a.a. < Sans dhyāti bakmak, düşünmek << HAvr *dʰei̯H- (*dʰei̯-) görmek, bakmak → dide 25.09.2017 |
|
zencefil |
~ Ar zancabīl زنجبيل kökü baharat olarak kullanılan bir bitki, zingiber oficinale ~ OFa/Aram zangəbīl זנגביל a.a. ~ Sans śrŋgavēra शृङ्गवेर «boynuz gövde», a.a. § Sans śrŋga boynuz (<< HAvr *ḱr̥h₂-nó-s (*ḱr̥-nó-s) a.a. < HAvr *ḱerh₂- (*ḱer-) kafatası, boynuz ) + Sans vēra gövde, beden, safran bitkisi |
|
zenci |
~ Ar zancī زنجى kara derili, Afrikalı ~ Fa zangī زنگى a.a. <? Fa zang/jang زنگ/ژنگ pas +ī |
|
zengin |
~ Fa sangīn سنگين taştan yapılmış, murassa, ağır, pahalı < Fa sang سنگ taş +īn |
|
zenit |
~ Fr zénith astronomide göğün en yüksek noktası, başucu ~ Ar samtu-r-raˀs سمت الرأس başucu, düz yukarı < Ar samt سمت yön, taraf |
|
zenne |
< Fa zan زن kadın |
|