zebra |
~ Fr zèbre Afrika'ya özgü çizgili atımsı ~ Port zebra/zebro İber Yarımadasına özgü yaban atı/eşeği <<? Lat equus ferus yaban atı |
|
zebun |
~ Fa zabūn زبون zayıf, güçsüz, elden ayaktan düşmüş |
|
zebur |
~ Ar zabūr زَبُور [#zbr faˁūl ] yazılmış şey, kitap, özellikle Kuran'a göre Davut peygambere vahyedilen kitap <? Ar zabara زَبَرَ yazı yazdı |
|
zecir |
< Ar zacr زَجْر [#zcr faˁl msd.] hayvan kovma, def etme < Ar zacara زَجَرَ hayvanatı korkutup kovdu, önledi |
|
+zede |
~ Fa zade زده [pp.] vuran, vurulan < Fa zadan, zan- زدن, زن vurmak, çarpmak, çalmak, çalgı çalmak, yere çalmak +a ≈ Ave cad-, can- a.a. |
|
zedele|mek |
[ Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki, 1900] ~ Fa zada زده vurulmuş, darbe yemiş, çarpılmış → +zede 21.07.2012 |
|
zehap |
~ Ar ḏahāb ذهاب [#ḏhb faˁāl msd.] görüş, kanı < Ar ḏahaba ذهب 1. gitti, yola düştü, 2. bir görüşü benimsedi |
|
zehir |
~ Fa/OFa zahr زهر a.a. ≈ Ave jathra a.a. << HAvr *gʷhn-tro- öldürgen < HAvr *gʷʰen- öldürmek |
|
zehra |
~ Ar zahrāˀ زَهراء [#zhr faˁlā sf. fem.] ışıyan, parlak (dişil) < Ar azhar أزهر [afˁal sf.] ışıyan (eril) < Ar zahara زَهَرَ ışıma, parlama |
|
zekâ |
~ Ar ḏakāˀ ذكاء [#ḏky faˁāl msd.] 1. keskin olma, keskin kokma, ateş harlanma, 2. keskin koku, 3. (mec.) zihin pırıltısı, keskin kavrama yeteneği < Ar ḏakā ذَكَا keskin idi, parladı, (ateş) harlandı |
|
zekât |
~ Ar zakā(t) زكاة [#zkw/#zky faˁla(t) mr.] İslamda her yıl servetten ödenen sadaka, zekât ~ Aram zəkūt זכות [#zky] aklanma, beraat, hayır işi yapma < Aram zəkā, zākah זָכָה, זְכָא arınma, suçtan aklanma, haklı çıkma (Kaynak: Nöldeke sf. NB 25, Fraenkel sf. 23, Jeffery sf. 153, Jastrow sf. 398-399.) |
|