yalapşap |
< ? |
|
yalaz |
<< OTü yalabız/yalawız alev < OTü yalabı- alevlenmek, parlamak +Uz |
|
yalçın |
< TTü yalav/yalın parıltı +çIn < TTü yal- yanmak, parlamak |
|
yaldız |
≈ ETü/TTü yulduz parıltı, yıldız |
|
yalelli |
~ Ar yā lallī يا للّى nakarat sözü, laylom |
|
yalı |
"deniz kıyısı" [ Osmanlı Kanunnameleri, <1512] ~ OYun yiáli γιάλη sahil, deniz kıyısı, özellikle kıyı kumsalı [mod. gialós] << EYun aigialós αιγιαλός a.a. Not: MÖ 12. yy'a ait Miken kayıtlarında Arkaik Yunanca aikiarijo "kıyı halkı" (> EYun aigialeús) tespit edilmiştir. Chant sf. I.30 sözcüğü EYun aîges "dalga" kökenli bir bileşik olarak açıklamaya çalışır. 10.12.2015 |
|
yalım |
<< OTü yalın/yalım alev, parıltı < ETü yal- yanmak, parlamak +In |
|
yalın |
<< ETü yalıŋ çıplak < ETü yalın- soyunmak, soyulmak +I(g) |
|
yalıt|mak |
< TTü yalın- soyunmak |
|
yallah |
~ Ar yā-llāh ياالله ya allah |
|
yalnız |
<< ETü yalıŋuz/yalŋus yalnız < ETü yalıŋ a.a. +Uz |
|