yalaka |
<? TTü yalak yalayan, yalanan |
|
yalama |
<? TTü yala- yalamak +mA |
|
yalan |
<< ETü yalġan iftira, töhmet < ETü yalġa-/yala- 1. yalamak, 2. iftira etmek, dil uzatmak +In < ETü *yalıġ dil +(g)A- |
|
yalapşap |
< ? |
|
yalaz |
<< OTü yalabız/yalawız alev < OTü yalabı- alevlenmek, parlamak +Uz |
|
yalçın |
TTü: "parlak" [ Asım Ef., Kamus-ı Muhit terc., 1800] < TTü yalav/yalın parıltı +çIn < TTü yal- yanmak, parlamak → yalım Not: TTü yalav/alav, yalın, yalabız/yalaz "alev, parıltı" ve yalabı- "parlamak" sözcükleriyle bağlantılıdır. • +çIn eki kögerçin "güvercin" ve sarıġçın "sarışın" gibi renk deyimlerinde görülür. • Karş. ETü yalçık "ay, mehtap". 12.06.2015 |
|
yaldız |
≈ ETü/TTü yulduz parıltı, yıldız |
|
yalelli |
~ Ar yā lallī يا للّى nakarat sözü, laylom |
|
yalı |
~ OYun yiáli γιάλη sahil, deniz kıyısı, özellikle kıyı kumsalı [mod. gialós] << EYun aigialós αιγιαλός a.a. |
|
yalım |
<< OTü yalın/yalım alev, parıltı < ETü yal- yanmak, parlamak +In |
|
yalın |
<< ETü yalıŋ çıplak < ETü yalın- soyunmak, soyulmak +I(g) |
|