uhuvvet |
~ Ar uχuwwa(t) اخوّة [#Aχw fuˁūla(t) msd.] kardeşlik < Ar aχ أخ kardeş |
|
ukalâ |
~ Ar ˁuḳalāˀ عُقَلاء [#ˁḳl fuˁalā çoğ.] akıllılar < Ar ˁāḳil عاقل [t.] akil, akıllı |
|
ukba |
~ Ar ˁuḳbāˀ عقبَى [#ˁḳb fuˁlāˀ ] akıbet, İslam mitolojisinde sonraki dünya < Ar ˁaḳaba عَقَبَ izledi, ardından geldi |
|
ukde |
~ Ar ˁuḳda(t) عقدة [#ˁḳd fuˁla(t) mr.] düğüm, (mec.) bilmece < Ar ˁaḳada عقد bağladı, düğümledi |
|
ula|mak |
<< ETü ula- birleştirmek, eklemlemek |
|
ulak |
ETü: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073] ≈ ETü ulaġ menzil, posta, menzil atı < ETü ula- bağlamak, birleştirmek +Uk → ula- Not: Moğ ulağan "ulak, posta" Türkçeden alıntı olmalıdır. Batı dillerinde 16. yy'dan itibaren ortaya çıkan Fr lacquais, İng lackey "orduda ayak işleri yapan çırak, ulak" sözcüğü Türkçeden alıntıdır. 14.12.2015 |
|
ulam |
< TTü ula- bağlamak, birleştirmek +Im |
|
ulan |
<< TTü oğlan |
|
ulaş|mak |
<< ETü ulaş- bitişmek, buluşmak < ETü ula- bitiştirmek, buluşturmak +Iş- |
|
ulema |
~ Ar ˁulamāˀ علماء [#ˁlm fuˁalā çoğ.] alimler, bilginler < Ar ˁālim عالم [t.] |
|
ulu |
<< ETü uluġ yaşı ermiş (kişi), yüce, büyük < ETü u- muktedir olmak, gücü yetmek +lI(g) |
|