tenkit |
~ Ar *tanḳīd تنقيد [#nḳd tafˁīl II msd.] şiddetle iğneleme < Ar naḳada نَقَدَ gagaladı, iğneledi, söz dokundurdu |
|
tennure |
< Ar/Fa tannūr تنّور fırın, tandır |
|
tenor |
~ Fr ténor tiz erkek sesi ~ İt tenore 1. Ortaçağ çoksesli müziğinde melodinin sabit kısmını taşıyan ses, 2. tiz erkek sesi < Lat tenere uzatmak, tutmak +()ura << HAvr *ten- germek, uzatmak |
|
tensikat |
~ Ar tansīḳ تنسيق [#nsḳ tafˁīl II msd.] dizme, düzenleme < Ar nasaḳa نسق düzenledi |
|
tensip |
~ Ar *tansīb تنسيب [#nsb tafˁīl II msd.] < Ar nasaba نَسَبَ ilişkili veya orantılı idi, uygun idi |
|
tente |
"bir tür yelken" [ Seydi Ali Reis, Miratü'l-Memalik, 1557] ~ İt tenda gergi, çadır, gölgelik << Lat tenta a.a. < Lat tendere, tens- germek → tansiyon 23.12.2014 |
|
tentür |
~ Fr teinture boya, özellikle şeffaf renklendirici << Lat tinctura a.a. < Lat tingere boyamak, renklendirmek +(t)ura |
|
tentürdiyot |
~ Fr teinture d'iode iyot boyası |
|
tenvir |
~ Ar tanwīr تنوير [#nwr tafˁīl II msd.] aydınlatma, nurlandırma < Ar nūr نور ışık |
|
tenya |
~ Fr ténia bağırsak kurdu ~ Lat taenia şerit, kurdele ~ EYun taínia ταίνια a.a. << HAvr *ten- çekmek, germek |
|
tenzih |
~ Ar tanzīh تنزيه [#nzh tafˁīl II msd.] arıtma, (özellikle Allah'ı) günahtan ve kirden arı tutma < Ar naziha نَزِهَ arındı |
|