teneffüs |
~ Ar tanaffus تنفّس [#nfs tafaˁˁul V msd.] soluk alma, soluklanma < Ar nafasa نَفَسَ nefes aldı |
|
teneke |
~ Fa tanga/tanuke تنگه/تنكه 1. ince metal tabakası, 2. Hindistan'a özgü bir tür ince gümüş para < Fa tang/tanuk ince +a (≈ Sans tanuka तनुक a.a. ) << HAvr *ténh₂-u-s (*tén-u-s) a.a. < HAvr *tenh₂ (*ten-) germek, çekmek |
|
teneşir |
~ Fa tanşūy تنشوى/تنشور 1. bulaşık ve el yıkama suyu dökülen yer, 2. beden yıkama yeri § Fa tan تن gövde + Fa şūy شوى yıkama, yıkayan (< Fa şustan, şūy- شستن, شوى yıkamak ) |
|
tenevvür |
~ Ar tanawwur تنوّر [#nwr tafaˁˁul V msd.] aydınlanma, beyazlanma < Ar nūr نور ışık |
|
tenezzüh |
~ Ar tanazzuh تنزّه [#nzh tafaˁˁul V msd.] arınma, (kirli ve sıkıntılı şeylerden) uzaklaşma, ferahlama < Ar nazaha نزه arındı |
|
tenezzül | ||
tenfiz |
~ Ar tanfīḍ تنفيض [#nfḍ tafˁīl II msd.] delip geçmek, infaz etmek, yürürlüğe koymak < Ar nafaḍa نفذ girdi, nüfuz etti |
|
tenha |
~ Fa tanhā تنها yalnız < Fa tan تن gövde, kişi |
|
tenis |
~ İng tennis raketlerle oynanan bir oyun ~ Fr tenez «tutunuz!», eskiden servis esnasında söylenen uyarı cümlesi < Fr tenir almak, tutmak < Lat tenere, tent- uzatmak, tutmak |
|
tenkil |
~ Ar tankīl تنكيل [#nkl tafˁīl II msd.] kaçındırma, göz korkutma, başkalarının gözünü korkutmak amacıyla verilen ceza < Ar nakala نكل kaçındı |
|
tenkis |
~ Ar tanḳīṣ تنقيص [#nḳṣ tafˁīl II msd.] eksiltme < Ar naḳaṣa نقص eksildi |
|