televizyon |
~ İng television / Fr télévision «uzak-görüş», uzaktan görüntü iletme işlemi ve bu işi yapan araç § EYun têlos τῆλος uzak + Lat visio görme, görüş |
|
televole |
< marka Televole Kanal D'de yayımlanan spor tartışma programı ☼ (İlk kullanım: 1995) |
|
telezzüz |
~ Ar talaḏḏuḏ تلذّذ [#lḏḏ tafaˁˁul V msd.] tad alma, tadını çıkarma < Ar laḏḏa لَذَّ tatlı idi |
|
telgraf |
~ Fr télégraphe / İng telegraph uzak-yazar ☼ (İlk kullanım: 1792 Claude Chappe, Fr. mucit.) § EYun têlos τῆλος uzak + EYun grápheús γραφεύς yazar |
|
telif |
~ Ar taˀlīf تأليف [#Alf tafˁīl II msd.] alıştırma, birbirine uydurma, artiküle etme, kompoze etme, eser yazma < Ar alifa أَلِفَ uydu, alıştı |
|
telin | ||
telkâri |
§ TTü tel + Fa kārī كارى işçilik |
|
telkin |
~ Ar talḳīn تلقين [#lḳn tafˁīl II msd.] anlatma, aklına sokma, İslam hukukunda tanığı etkileme < Ar laḳina لَقِنَ anladı, kavradı |
|
tell |
~ Ar tall تلّ [#tl] höyük, yığma toprakla yapılmış tepe ~ Aram tell a.a. ~ Akad tillu a.a. |
|
tellak |
~ Ar dallāḳ دلّاق [#dlḳ faˁˁāl mesl.] (hamamda) su dökücü < Ar dalaḳa دَلقَ su döktü |
|
tellal |
~ Ar dallāl دلّال [#dll faˁˁāl mesl.] alım satım aracısı, malı çarşıda göstererek satan çığırtkan < Ar dalla دلّ gösterdi, işaret etti |
|