taze |
~ Fa tāze تازه yeni, diri, canlı, cari << OFa tāzag/tāzig koşan, diri < OFa taχtan, tāz- koşmak +a |
|
tazı |
~ Fa tāzī تازى 1. koşucu, akıncı, 2. bedevi, Arap < Fa/OFa taχtan, tāz koşmak, akın etmek +ī ≈ Ave tak-, taçaiti a.a. << HAvr *tekʷ- seğirtmek, hızlı gitmek |
|
tazim |
~ Ar taˁẓīm تعظيم [#ˁẓm tafˁīl II msd.] yüceltme, ululama < Ar ˁaẓuma عظم yüce idi |
|
tazip |
~ Ar taˁḏīb تعذيب [#ˁḏb tafˁīl II msd.] eziyet etme, acı verme < Ar ˁaḏāb عذاب |
|
tazir |
~ Ar taˁzīr تعزير [#ˁzr tafˁīl II msd.] zorlama, cezalandırma, değnek vurma, İslam hukukunda değnek cezası < Ar ˁazara zaptetti, yasakladı |
|
taziye |
[ Kutadgu Bilig, 1069] ~ Ar taˁziya(t) تعزية [#ˁzy tafˁila(t) II msd.] başsağlığı dileme < Ar ˁazā عَزَا kadere razı oldu, sabretti Benzer sözcükler: taziye evi, taziyet 16.03.2020 |
|
taziz |
~ Ar taˁzīz [#ˁzz tafˁīl II msd.] yüceltme, aziz sayma < Ar ˁazza عَزَّ yüceldi, güçlendi |
|
tazmin |
~ Ar taḍmīn تضمين [#ḍmn tafˁīl II msd.] söz verdirme, birine sorumluluk yükleme, hasar veya kefalet ödeme < Ar ḍamana ضمن söz verdi |
|
tazyik |
~ Ar taḍyīḳ تضييق [#ḍyḳ tafˁīl II msd.] daraltma, sıkıştırma, bunaltma < Ar ḍāḳa ضاق daraldı, sıkıştı, bunaldı |
|
te(o)+ |
~ Fr théo+ / İng theo+ [bileşik adlarda] tanrı veya din ~ EYun theós θεός tanrı << HAvr *dʰh₁s-o- (*dʰes-o-) < HAvr *dʰéh₁s (*dʰḗs) tanrı < HAvr *dʰeh₁- komak, kılmak |
|
teala |
~ Ar taˁālā تعالا [#ˁlw VI f.] «yüceldi», «yücedir», Allah adı zikredilirken kullanılan deyim < Ar ˁalā علا yüksek idi, yükseldi |
|