talan |
<< OTü talan/talaġ akın, yağma < ETü tala- çarpmak, saldırmak +In |
|
talasemi |
~ Fr talassémie / İng thalassemia Akdeniz kansızlığı adı verilen hastalık ☼ (İlk kullanım: 1932 Whipple & Bradford, Amer. tabip.) § EYun thalassa θάλασσα deniz, özellikle Akdeniz + EYun ʰaîma ἁῖμα kan |
|
talaş |
~ Fa tarāş/tarāşe تراش/تراشه testere veya rende artığı, yonga |
|
talebe |
~ Ar ṭalaba(t) طلبة [#ṭlb faˁala(t) çoğ.] 1. talipler, talep edenler, 2. medrese öğrencileri, şakirtler < Ar ṭālib طالب [t.] talep eden |
|
talep |
~ Ar ṭalab طَلَب [#ṭlb faˁal msd.] 1. isteme, 2. istek, dilek < Ar ṭalaba طَلَبَ istedi, diledi |
|
tali |
[ Sinan Paşa, Tazarru'nâme, 1482] ~ Ar tālī تالٍ [#tlw fāˁil fa.] izleyen, arkadan gelen < Ar talā تَلَا izledi, takip etti Bu maddeye gönderenler: tilavet 28.07.2015 |
|
taliban |
~ Fa ṭālibān طالبان talipler, talebeler < Ar ṭālib طالب talep eden, öğrenci |
|
talih |
~ Ar ṭāliˁ طالع [#ṭlˁ fāˁil fa.] yükselen yıldız, şans < Ar ṭalaˁa طَلَعَ çıktı, belirdi, yıldız veya güneş doğdu |
|
talik |
~ Ar taˁlīḳ تعليق [#ˁlḳ tafˁīl II msd.] asma, erteleme, koşula bağlama < Ar ˁalaḳa علق asıldı |
|
talika |
~ Mac talyiga yaylı at arabası |
|
talim |
~ Ar taˁlīm تعليم [#ˁlm tafˁīl II msd.] öğretme, ilim sağlama < Ar ˁalama علم bildi |
|