silah |
~ Ar silāḥ سِلَاح [#slḥ fiˁāl msd.] savaş aracı, özellikle kılıç ve mızrak (≈ Aram şilḥā שִׁלְחָא [#şlḥ] atılan şey, mermi, mızrak < Aram şəlaḥ שלח göndermek, fırlatmak ) |
|
silahşor |
§ Ar silāḥ سلاح + Fa şor2 شور iyi kullanan (< Fa şorīdan شوريدن 1. bulandırmak, karıştırmak, 2. yıkamak, 3. çalışmak, bir işte başarılı olmak ) |
|
silaj |
~ İng silage / İng ensilage «silolama», siloda bekletilerek mayalanan hayvan yemi < İng silo tahıl deposu +age |
|
silgi |
< ETü sil- +gU |
|
sili |
<< ETü silig temiz, bakire < ETü sil- temizlemek +I(g) |
|
silika | ||
silikon |
~ Fr/İng silicone silisyumdan elde edilen plastik madde < Fr/İng silicium bir element |
|
silikozis |
~ İng silicosis silikaya maruz kalmakla oluşan bir hastalık < İng silica +osis |
|
silindir |
~ Fr cylindre loğ taşı, üstüvane ~ EYun kýlindros κύλινδρος a.a. < EYun kýlíndō κύλίνδω yuvarlanmak << HAvr *kʷel-¹ dönmek |
|
silisyum |
~ YLat silicium bir element ☼ (İlk kullanım: 1787 Antoine Lavoisier, Fr. kimyacı.) < Lat silex, silic- çakmak taşı +ium |
|
silk |
~ Ar silk سِلْك [#slk fiˁl ] yol, rota, (mec.) kariyer, tarik ≈ Ar salaka سَلَكَ yola gitti, yolculuk etti |
|