sakalet |
< TTü sakil yersiz, uygunsuz ~ Ar ṯaḳīl ağır |
|
sakar |
<< OTü sakar hayvan alnında beyaz iz <? ETü sark-/salk- |
|
sakarin |
~ Fr/İng saccharin şeker yerine kullanılan bir madde ☼ (İlk kullanım: 1879 Ira Remsen ve Constantin Fahlberg, Amer. kimyacılar.) < OLat saccharum şeker ~ EYun sákχaron σάκχαρον a.a. ☼ (İlk kullanım: MÖ 325 Nearkhos, Büyük İskender'in Hindistan seferi dönüşünde.) ~ Prakrit śakkharā a.a. |
|
sakat |
~ Ar saḳaṭ سَقَط [#sḳṭ faˁal ] düşük, döküntü, hor, kıymetsiz şey < Ar saḳaṭa سَقَطَ düştü |
|
sakatat |
~ Ar saḳaṭāt [#sḳṭ çoğ.] dökülenler, döküntüler < Ar saḳaṭ [t.] +āt |
|
sake | ||
sakın|mak |
<< ETü sakın-/saġın- düşünmek, uyanık ve ihtiyatlı olmak < ETü sak düşünceli, bilinçli, duyarlı +In- < ETü sa- düşünmek +Uk |
|
sakınca |
< TTü sakın- +çA |
|
sakırga |
<< ETü sakırku kene |
|
sakıt |
~ Ar sāḳiṭ ساقط [#sḳṭ fāˁil fa.] düşen, düşük < Ar saḳaṭa سقط düştü |
|
sakız |
<< ETü sakız her türlü ağaç reçinesi |
|