sahne |
< Ar ṣaḥn صحن sahanlık, düz alan |
|
sahra |
~ Ar ṣaḥrāˀ صحراء [#ṣḥr faˁlā fem.] 1. kızıl sarı veya boz renk, 2. bozkır, çöl, ekilmemiş alan |
|
sahte |
~ Fa sāχte ساخته [pp.] yapılmış, yapma, mamul, düzme < Fa sāχtan, sāz- ساختن, ساز yapmak, uydurmak, imal etmek, düzmek +a << OFa sāχtan, saç- uymak, uygun olmak |
|
sahtiyan |
~ Fa sāχtiyān ساختيان 1. işlenmiş şey, 2. özel bir yöntemle işlenmiş keçi derisi, maroken (< Fa sāχtan, sāz- ساختن, ساز yapmak, imal etmek ) << OFa sāχtak maroken |
|
sahur |
~ Ar saḥūr سَحُور [#sḥr faˁūl im.] seherde yenen yemek < Ar saḥar سَحَر tan ağarması |
|
saik | ||
sair |
~ Ar sāˀir سائر [#sAr fāˁil fa.] kalan, artan < Ar saˀara سأر kaldı, arttı |
|
saka1 |
~ Ar saḳḳāˀ سقّاء [#sḳy faˁˁāl mesl.] sucu, su veren < Ar saḳā suladı, su verdi |
|
saka2 |
~? Ar saḳḳāˀ sucu |
|
sakağı |
≈ ETü sakak çenenin alt kısmı, gıdı |
|
sakak |
<< ETü sakak çenenin altındaki sarkan kısım, gerdan << ETü *sarkak/*salkak < ETü sark- +(g)Ak |
|