sahil |
~ Ar sāḥil ساحل [#sḥl fāˁil fa.] deniz kıyısı < Ar saḥala سَحَلَ yonttu, tıraş etti, erozyon yaptı |
|
sahip |
~ Ar ṣāḥib صاحب [#ṣḥb fāˁil fa.] 1. yar, arkadaş, 2. efendi, malik, sahip < Ar ṣaḥiba صحب dost idi |
|
sahn |
~ Ar ṣaḥn صحن [#ṣḥn faˁl msd.] 1. geniş ve yayvan yemek kabı, sahan, 2. düzlük, alan, avlu ≈ Ar sāḥa(t) [#swḥ] düz alan, meydan |
|
sahne |
< Ar ṣaḥn صحن sahanlık, düz alan |
|
sahra |
~ Ar ṣaḥrāˀ صحراء [#ṣḥr faˁlā fem.] 1. kızıl sarı veya boz renk, 2. bozkır, çöl, ekilmemiş alan |
|
sahte |
[ Meninski, Thesaurus, 1680] ~ Fa sāχte ساخته [pp.] yapılmış, yapma, mamul, düzme < Fa sāχtan, sāz- ساختن, ساز yapmak, uydurmak, imal etmek, düzmek +a << OFa sāχtan, saç- uymak, uygun olmak → saz2 Benzer sözcükler: sahtekâr Bu maddeye gönderenler: sahtiyan 14.11.2019 |
|
sahtiyan |
~ Fa sāχtiyān ساختيان 1. işlenmiş şey, 2. özel bir yöntemle işlenmiş keçi derisi, maroken (< Fa sāχtan, sāz- ساختن, ساز yapmak, imal etmek ) << OFa sāχtak maroken |
|
sahur |
~ Ar saḥūr سَحُور [#sḥr faˁūl im.] seherde yenen yemek < Ar saḥar سَحَر tan ağarması |
|
saik |
~ Ar sāˀiḳ سائق [#swḳ fāˁil fa.] sevk eden, güden, sürücü; sebep < Ar sāḳa ساق güttü |
|
sair |
~ Ar sāˀir سائر [#sAr fāˁil fa.] kalan, artan < Ar saˀara سأر kaldı, arttı |
|
saka1 |
~ Ar saḳḳāˀ سقّاء [#sḳy faˁˁāl mesl.] sucu, su veren < Ar saḳā suladı, su verdi |
|