sahaf |
~ Ar ṣaḥḥāf صحّاف [#ṣḥf faˁˁāl mesl.] kitapçı < Ar ṣaḥīfa(t) صحيفة yazılı kâğıt, tomar, kitap |
|
sahan |
~ Ar ṣaḥn صحن [#ṣḥn faˁl ] 1. düz ve geniş kadeh, çanak, 2. alan, avlu |
|
sahi |
~ Ar ṣaḥīḥ صحيح [#ṣḥḥ faˁīl sf.] sağ, sağlam, sağlıklı, gerçek < Ar ṣaḥḥa صَحَّ sağ ve sağlam idi |
|
sahil |
~ Ar sāḥil ساحل [#sḥl fāˁil fa.] deniz kıyısı < Ar saḥala سَحَلَ yonttu, tıraş etti, erozyon yaptı |
|
sahip |
~ Ar ṣāḥib صاحب [#ṣḥb fāˁil fa.] 1. yar, arkadaş, 2. efendi, malik, sahip < Ar ṣaḥiba صحب dost idi |
|
sahn |
[ Ömer b. Mezîd, Mecmuatü'n-nezâir, 1437] ~ Ar ṣaḥn صحن [#ṣḥn faˁl msd.] 1. geniş ve yayvan yemek kabı, sahan, 2. düzlük, alan, avlu ≈ Ar sāḥa(t) [#swḥ] düz alan, meydan → saha Not: Arapça sözcüğün fiil kökü mevcut değildir. Benzer sözcükler: sahn medresesi 10.10.2014 |
|
sahne |
< Ar ṣaḥn صحن sahanlık, düz alan |
|
sahra |
~ Ar ṣaḥrāˀ صحراء [#ṣḥr faˁlā fem.] 1. kızıl sarı veya boz renk, 2. bozkır, çöl, ekilmemiş alan |
|
sahte |
~ Fa sāχte ساخته [pp.] yapılmış, yapma, mamul, düzme < Fa sāχtan, sāz- ساختن, ساز yapmak, uydurmak, imal etmek, düzmek +a << OFa sāχtan, saç- uymak, uygun olmak |
|
sahtiyan |
~ Fa sāχtiyān ساختيان 1. işlenmiş şey, 2. özel bir yöntemle işlenmiş keçi derisi, maroken (< Fa sāχtan, sāz- ساختن, ساز yapmak, imal etmek ) << OFa sāχtak maroken |
|
sahur |
~ Ar saḥūr سَحُور [#sḥr faˁūl im.] seherde yenen yemek < Ar saḥar سَحَر tan ağarması |
|