sırf |
~ Ar ṣirf صرف 1. katıksız, saf, 2. bir tür kırmızı boya (≈ Aram ṣāraph צרפ (metal, özellikle altın ve gümüş) arıtma, rafine etme ≈ Akad ṣarāpu a.a. ) |
|
sırık |
<< ETü sıruk yere saplanan direk < ETü sıḏır- soymak, sıyırmak +Uk < ETü |
|
sırıl sıklam |
< onom sır sır su sesi, şır şır |
|
sırım |
<< ETü sırım deri şerit, kayış << ETü-O sıḏrım a.a. < ETü sıḏır- soymak, sıyırmak +Im |
|
sırıt|mak |
<< TTü diş sırıt- diş göstererek gülmek <<? TTü *sıyrıt- < ETü sıdır- sıyırmak, soymak +It- |
|
sırma |
[ Filippo Argenti, Regola del Parlare Turco, 1533] ~ OYun sýrma σύρμα çekme altın veya gümüş tel << EYun sýrma σύρμα çekme < EYun sýrō σύρω çekmek +ma(t) Not: DuCGr 1491-1492 "σύρμα: aurum vel argentum ductile". • Men sf. 1602 سرمه veya سرما yazımına rağmen kalın sesli ile sırma telaffuzunu verir. • Çağ sirma (a.a. - Pav sf. 366) Türkiye Türkçesinden alıntı olmalıdır. Benzer sözcükler: sırmakeş 11.08.2015 |
|
sırnaş|mak |
< TTü sırnak tırnak (yerel ağızlarda) +Iş- (Kaynak: DS sf. 3618) |
|
sırt |
<< ETü sırt 1. hayvanların sırtında bulunan kalın ve sert kıl, yele, 2. (Oğuzca) tepe |
|
sırtar|mak |
<< TTü sırtar- 1. sırtüstü dönmek, 2. sırıtmak < TTü sırt +(g)Ar- |
|
sırtı |
~ Yun sirtí(on) συρτή çekilen, sürüklenen, sürükleme oltası < Yun syrnō σύρνω çekmek, sürüklemek +ion |
|
sırtlan |
<< OTü sırtlān bir tür vahşi hayvan <? ETü sırt sırt? yele? +lAn |
|