plasiye |
~ Fr placier piyasacı, seyyar satıcı < Fr placer pazarda satmak |
|
plasman |
~ Fr placement yerleşim, konum < Fr placer yerleştirmek +ment° |
|
plaster |
~ İng plaster macun, özellikle yara örtücü macun, yakı << OLat plastrum a.a. < EYun émplastron έμπλαστρον yakı, macun, kalıba dökülen şey < EYun en+ plássō πλάσσω, πλαστ- biçimlendirmek, kalıplamak +tēr |
|
plastik |
~ Fr plastique 1. kalıplı, biçimli, 2. kalıplanabilen, biçim vermeye elverişli, 3. sentetik polimer, sentetik polimerden mamul ~ EYun plastikós πλαστικός kalıplı, biçimli < EYun plássō πλάσσω, πλαστ- biçimlendirmek, kalıba dökmek +istik° |
|
platform |
~ Fr plate-forme 1. mimaride plan, taslak [esk.], 2. yükseltilmiş düz zemin, kaide, taban § Fr plate düz, yassı (<< OLat plattus a.a. ) + Lat forme kalıp |
|
platin1 |
[ Ahmed Vefik Paşa, Lehce-ı Osmani, 1876] ~ Fr platine ak altın adı verilen değerli metal ~ YLat platinum a.a. ☼ (İlk kullanım: 18. yy Antonio de Ulloa, İsp.) < İsp plata gümüş +in° << Lat plancta dövülmüş, döverek tabaka haline getirilmiş (metal) < Lat plangere, planct- dövmek 01.10.2017 |
|
platin2 |
~ Fr platine / İng platten yassı plaka < Fr plat düz, yassı << OLat plattus a.a. ~ EYun platýs πλατύς a.a. |
|
plato |
~ Fr/İng plateau 1. geniş düz alan, düzlük, ova, 2. film çekim alanı < OLat plattus düz, yassı ~ EYun platýs πλατύς a.a. << HAvr *pléth₂-u-s (*plét-u-s) < HAvr *pleth₂- (*plet-) yayılmak, yassılmak |
|
platonik |
~ Fr platonique 1. Eflatun'cu (felsefe), 2. eşcinsel aşk [esk.], fiziksel temas içermeyen aşk < öz Platōn Yunan filozofu Eflatun (MÖ 429-347) +ic° < EYun platōn πλατών enli, geniş, yayvan |
|
play-off |
~ İng play-off yenilenin elendiği müsabaka dizisi § İng play oyun, oynamak (<< Eİng plegian/plaegian idman etmek, egzersiz yapmak, ilgilenmek ) + İng off ayrılma ve dışlama edatı |
|
playback |
~ İng playback (kaydedilmiş bir müzik veya görüntüyü) geri çalmak § İng play oynamak, oynatmak + İng back geri |
|