pehlivan |
~ Fa pahlavān پهلوان bahadır, yiğit, savaşçı << OFa pahlavīk MÖ 3. yy'da İran'ı istila eden ve 450 yıl egemen olan Doğu İran kavmine mensup kişi, Part ≈ Sogd pahlawānī a.a. ≈ EFa parθava- a.a. |
|
pejmürde |
~ Fa pijmurde پژمرده [pp.] solmuş, buruşuk, hırpalanmış < Fa pijmurdan پژمردن solmak, eskimek +a <? Fa pij پژ buruşuk, eski |
|
pejoratif |
~ Fr péjoratif / İng pejorative kötüleyici, aşağılayıcı < Lat peiorare [den.] kötülemek, aşağılamak +(t)iv° < Lat peior [kıy.] daha kötü, beter << ALat *ped-ios |
|
pek |
<< ETü bek sert, sağlam, katı, korunaklı |
|
peki |
<< TTü pek iyi |
|
pekinua | ||
pekiş|mek |
< TTü pek sağlam, metin |
|
pekmez |
<< ETü-O bekmes koyultulmuş üzüm şurubu |
|
peksimet |
~ Yun paksamátion παξαμάτιον [küç.] iki kez pişmiş asker ekmeği, bisküvi << OYun paksamâs παξαμᾶς a.a. +ion |
|
pektin |
~ Fr pectine pıhtılaştırıcı olarak kullanılan organik madde ☼ (İlk kullanım: Henri Braconnot, Fr. kimyacı (1781-1855).) < EYun pēktós πηκτός pıhtı, süt pıhtısı, çökelek +in° < EYun pḗgnymi πήγνυμι, πηκτ- katılaşmak +t° |
|
pektoral |
~ Fr pectoral göğüse ilişkin ~ Lat pectoralis < Lat pectus, pector- göğüs kafesi +al° << HAvr *peg-tos < HAvr *peg- a.a. |
|