ne2 - ne |
~ Fa ne ... ne نه...نه olumsuz seçenek bağlacı << HAvr *ne olumsuzluk edatı |
|
nebat |
~ Ar nabāt نبات [#nbt faˁāl ] yerden bitme şey, bitki < Ar nabata نبت (bitki) bitti, yetişti |
|
nebbaş |
~ Ar nabbāş نبّاش [#nbş faˁˁāl mesl.] toprak kazıcı, mezar soyucu < Ar nabaşa نَبَشَ toprağı kazdı, mezar soydu |
|
nebi |
~ Ar nabī نبى [#nbw faˁīl sf.] peygamber ~ İbr nābiyā נָבׅיָא [#nby] a.a. < İbr nābāa נָבׇא çağırmak, bildirmek |
|
nebülöz |
~ Fr nébuleuse [fem.] bulutsu (isim) ≈ Fr nébuleux bulutlu (sıfat) << Lat nebulosus a.a. < Lat nebula bulut +os° << HAvr *nébʰ-o-s a.a. |
|
nebze |
[ Meninski, Thesaurus, 1680] ~ Ar nabḏa(t) نبذة [#nbḏ faˁla(t) mr.] çok küçük ve önemsiz parça, ufaklık, kırıntı < Ar nabaḏa نبذ gereksiz bulup attı, ekarte etti 09.12.2014 |
|
necaset |
~ Ar nacāsa(t) نجاسة [#ncs faˁāla(t) msd.] bulaşma, bulaşıklık, pislik < Ar nacusa/nacisa نَجُِسَ pis ve bulaşık idi |
|
necat |
~ Ar nacā(t) نجاة [#ncw faˁla(t) msd.] kurtulma, selamet < Ar nacā نجا kurtuldu |
|
neccar |
~ Ar naccār نجّار [#ncr faˁˁāl mesl.] marangoz, dülger ~ Aram naggār נגר [#ngr] marangoz, sanatkâr ~ Akad naggāru a.a. |
|
necef |
~ öz Necef Kûfe yakınında Hz. Ali'nin mezarının bulunduğu tepe ve oradaki kent < Ar nacaf نجف kum tepesi, höyük |
|
necip |
~ Ar nacīb نجيب [#ncb faˁīl sf.] soylu, asil <? Ar nacaba نجب ağacın kabuğunu soydu |
|