menfa |
~ Ar manfā منفا [#nfw mafˁal iz/m.] sürgün yeri < Ar nafā نفى dışladı, sürgün etti |
|
menfaat |
~ Ar manfaˁa(t) منفعة [#nfˁ mafˁala(t) iz/m.] fayda, çıkar < Ar nafaˁa نَفَعَ yararlı idi |
|
menfez |
~ Ar manfaḏ منفذ [#nfḏ mafˁal iz/m.] girinti, oyuk < Ar nafaḏa نفذ girdi, nüfuz etti |
|
menfi |
~ Ar manfī منفى [#nfw mafˁil mef.] 1. dışlanan, sürgün edilen, 2. gramerde olumsuz < Ar nafā نفا dışladı, sürgün etti |
|
menfur |
~ Ar manfūr منفور [#nfr mafˁūl mef.] nefret edilen, kaçınılan, iğrenilen < Ar nafara نَفَرَ kaçındı, nefret etti |
|
mengene |
[ Hinduşah b. Sançar, Sıhahu'l-Acem, 1469] ~ Yun mángano μάγγανο makaranın çevirme kolu, mancınık << EYun mánganon μάγγανον makaralı düzenek → mancınık 27.01.2018 |
|
menhir |
~ Fr menhir Fransa'da neolitik çağa ait dikilitaş, megalit § Bret men taş + Bret hir uzun ~ Bret menhir uzun taş |
|
menhus |
~ Ar manḥūs منحوس [#nḥs mafˁūl mef.] uğursuz < Ar naḥasa نحس uğursuzluk getirdi |
|
meni |
~ Ar manī مَنِىّ [#mny faˁīl ] semen, sperm |
|
meniskus |
~ YLat meniscus 1. hilal şeklinde nesne, bir yüzü içbükey öbür yüzü dışbükey olan mercek, 2. diz ekleminde bulunan hilal şeklinde kıkırdak doku ~ EYun mḗniskos μήνισκος [küç.] aycık, hilal < EYun mḗn μήν ay +isk° << HAvr *mḗh₁n̥s (*mḗn̥s) a.a. < HAvr *meh₁- (*mē-) |
|
menkıbe |
< Ar manāḳib مَنَاقِب [#nḳb mafāˁil çoğ.] 1. yollar, geçitler, 2. bir kimsenin erdem ve kahramanlıklarını anlatan hikâye, epos < Ar manḳaba(t) مَنْقَبة [mafˁala(t) t.] dar yol, dağ geçidi < Ar naḳaba نَقَبَ deldi, delip geçti, yol aştı, dağ aştı |
|