melaike |
~ Ar malāˀik/malāˀika(t) ملائكة [#mlk faˁāˀila(t) çoğ.] melekler < Ar malak ملك |
|
melal |
~ Ar malāl ملال [#mll faˁāl ] keder, üzüntü < Ar malla مَلَّ bezdi, kederlendi |
|
melami |
~ Ar malāmī/malāmatī ملامى/ملامتى [nsb.] ayıpçı, 9. yy'da Horasan'da doğan bir sufi hareketi ve bunun mensubu < Ar malāma(t) ملامة [#lwm mafˁala(t) msd.] ayıplama, ayıp, rezil +ī < Ar lāma لَامَ ayıpladı, takbih etti |
|
melamin |
~ Fr/İng melamine bir tür sentetik reçine ~ Alm Melamin bir kimyasal kristal ☼ (İlk kullanım: 1834 J. Liebig, Alm. kimyacı.) < Alm Melam sülfosiyanid amonyumun damıtılmasıyla elde edilen kimyasal madde +in° ☼ (İlk kullanım: 1834 J. Liebig.) |
|
melan(o)+ |
~ Fr mélano+ / İng melano+ [bileşik adlarda] siyah ~ EYun mélas, melan- μέλας, μελαν- a.a. << HAvr *melh₂- (*mel-) a.a. |
|
melanet |
[ Meninski, Thesaurus, 1680] ~ Ar malˁana(t) ملعنة [#lˁn mafˁala(t) iz/m.] lanetli yer veya şey < Ar laˁana لعن lanetledi → lanet Not: Esasen "lanetli yer" anlamındayken Türkçe halk ağzında "lanetlilik" anlamı kazanmıştır. 04.09.2014 |
|
melankoli |
~ Fr mélancholie kara sevda ~ EYun melanχolía μελανχολία eski tıpta kara safranın artmasından ileri geldiği düşünülen hastalık, kara sevda ~ EYun melanχolḗ μελανχολή kara safra § EYun mélas, melan- μέλας, μελαν- kara + EYun χolḗ χολή safra |
|
melanoma |
~ YLat melanoma deride siyah renkli ur, bu urun yol açtığı kanser türü ☼ (İlk kullanım: y. 1830 Carswell, İng. tabip.) < EYun melanóō kararmak +ma(t) < EYun mélas, melan- μέλας, μελαν- kara |
|
melanurya |
~ Yun melanúria μελανούρια [çoğ.] < Yun melanúrion μελανούριον karakuyruk, karagöz cinsinden kuyruğu kara lekeli balık, sparus melanurus § Yun/EYun mélas, melan- μέλας, μελαν- kara + Yun/EYun urá ουρά kuyruk +ion |
|
melas |
~ Fr mélasse şeker şerbeti, pekmez ~ Port melaço «ballaşmış», a.a. < Lat mel bal < HAvr *mélit bal |
|
melbusat |
< Ar malbūs ملبوس [#lbs mafˁūl mef.] giyilen, giysi +āt < Ar labasa لبس giydi |
|