medüz |
~ Fr méduse denizanası ~ EYun Medoúsa μεδούσα mitolojide yılan saçlı tanrıça < EYun médō μέδω gözkulak olmak, yol göstermek, vesayet etmek, kayırmak +ousa |
|
medya |
~ İng media araçlar, özellikle basın ve yayın araçları ~ Lat media [çoğ.] araçlar, aracılar < Lat medium [n.] aradaki şey, araç |
|
medyatik |
< TTü medya |
|
medyum |
~ YLat medium ruh çağırmada aracı olan kimse ☼ (İlk kullanım: Emanuel Swedenborg İsv. teosofist (1688-1772).) ~ Lat medium [n.] aradaki şey, araç, aracı |
|
medyun |
~ Ar madyūn مديون [#dyn mafˁūl mef.] borçlanan, borçlu |
|
mefhum |
[ Aşık Paşa, Garib-name, 1330] ~ Ar mafhūm مَفهوم [#fhm mafˁūl mef.] anlaşılan, fehmedilen, anlam < Ar fahama فَهَمَ anladı → fehim 28.04.2015 |
|
mefkûre |
< Ar mafkūr مفكور [#fkr mafˁūl mef.] düşünülen, düşünce < Ar fakara فَكَرَ düşündü, fikir yürüttü |
|
mefluç |
~ Ar maflūc مفلوج [#flc mafˁūl mef.] felç geçiren, felçli < Ar falica فلج felç oldu |
|
mefruşat |
< Ar mafrūş مفروش [#frş mafˁūl mef.] 1. yayılmış ya da serilmiş, 2. yaygı, kilim, döşek < Ar faraşa فرش yaydı, (örtü veya yatak) serdi ≈ Ar firāş/farşa(t) فراش/فرشة yatak, döşek, yaygı ≈ Aram pərāsā פרסא a.a. |
|
mefruz |
~ Ar mafrūḍ مفروض [#frḍ mafˁūl mef.] farz kılınmış, farz kabul edilen < Ar faraḍa فَرَضَ gerektirdi |
|
meftun |
~ Ar maftūn مفتون [#ftn mafˁūl mef.] yanmış, baştan çıkmış < Ar fatana فَتَنَ yaktı |
|