müstehak |
~ Ar mustaḥaḳḳ مستحَقّ [#ḥḳḳ mustafˁal X mef.] hak edilen / Ar mustaḥiḳḳ مستحِقّ [#ḥḳḳ mustafˁil X fa.] hak eden < Ar ḥaḳḳa حَقّ hak idi |
|
müstehcen |
~ Ar mustahcan مستهجن [#hcn mustafˁal X mef.] çirkin sayılan, ayıp < Ar hacīn هجين melez, soysuz |
|
müstehlik |
~ Ar mustahlik مستهلك [#hlk mustafˁil X fa.] tüketen, helak eden < Ar halaka هَلَكَ tükendi, yok oldu |
|
müstehzi |
~ Ar mustahzī مستهزي [#hzA mustafˁil X fa.] alay eden, alaycı < Ar hazaˀa هزا alay etti |
|
müstemleke |
< Ar *mustamlak مستملك [#mlk mustafˁal X mef.] mülk edinilmiş, devletleştirilmiş < Ar *istimlāk إستملاك mülk edinme, devletleştirme |
|
müstenit | ||
müstensih |
~ Ar mustansiχ مستنسخ [#nsχ mustafˁil X fa.] istinsah eden, nüsha çıkaran < Ar nasaχa نسخ kopyaladı, temize çekti |
|
müsterih |
~ Ar mustarīḥ مستريح [#rwḥ mustafˁil X fa.] dinlenen, dinç, ferah, asude < Ar rāḥa راح soluk aldı, dindi |
|
müstesna |
~ Ar mustaṯnā مستثنا [#s̠ny mustafˁal X mef.] sıradan olmayan, ayrıcalıklı < Ar ṯanā ثنا çift koştu, ikiledi, katladı |
|
müsteşar |
~ Ar mustaşār مستشار [#şwr mustafˁal X mef.] istişare edilen kimse, danışman < Ar şāra سَارَ gösterdi |
|
müsteşrik |
~ Ar *mustaşriḳ مستشرق [#şrḳ mustafˁil X fa.] < Ar şarḳ شرق doğu |
|