layık |
~ Ar lāˀiḳ لايق [#lyḳ fāˁil fa.] yakışan < Ar lāḳa لاق yakıştı |
|
layiha |
< Ar lāyiḥ لايح [#lwḥ fāˁil fa.] zahir, görünen < Ar lāḥa لاح zuhur etti, görünür oldu, belirdi |
|
laylaylom |
: ünl anlamsız şarkı sözü |
|
laytmotif |
~ Alm Leitmotiv müzikte sık sık tekrarlanan ana motif § Alm Leit öncü, önder (< Alm leiten öncülük etmek, önden gitmek << Ger *laidjan a.a. ) + Alm Motiv |
|
layüsel |
~ Ar lā yusˀal لا يسءل [#sAl] «sorulmaz», sorumsuz § Ar lā لا değil + Ar yusˀal يسءل sorulur (şimdiki zaman edilgen eril 3. tekil şahıs) < Ar saˀala سأل sordu |
|
lazanya | ||
lazer |
~ İng laser [abb.] bir tür ışın ☼ (İlk kullanım: 1959 Gordon Gould, Amer. fizikçi.) < İng light amplification by stimulated emissi uyarılmış ışıma yoluyla ışık yükseltimi |
|
lazım |
~ Ar lāzim لازم [#lzm fāˁil fa.] gereken, gerekli < Ar lazima لَزِمَ sarıldı, gerekti |
|
lazut |
≈ TTü lağız/lağoz/lağuz mısır (Doğu Karadeniz ağızları) (Kaynak: DS sf. 3058)<? Yun laχaínō λαχαίνω kazmak, toprağı sürmek |
|
leasing |
~ İng leasing her türlü kiralama < İng lease kiralamak +ing < Fr laisser bırakmak << OLat laxare a.a. |
|
leb |
< Fa/OFa lab لب dudak << HAvr *leb- a.a. |
|