lav2 silahı |
~ İng LAW [abb.] < İng light antitank weapon hafif anti-tank silahı, bir tür roketatar |
|
lavabo |
~ Fr lavabo 1. Kutsal Perşembe ayininde rahibin ellerini yıkadığı kâse (16. yy), 2. el yıkama leğeni (19. yy) ~ Lat lauabo yıkayacağım < Lat lauare yıkamak << HAvr *lewh₃- (*lew-) < HAvr *lewh₃- (*lew-) a.a. |
|
lavanta |
~ İt lavanda 1. yıkama gereci, sabun, 2. çiçekleri kozmetik sanayiinde kullanılan bir bitki, lavandula angustifolia < İt lavare yıkamak |
|
lavaş |
≈ Fa lavāş لواش yassı ekmek, yufka ~ Aram lawaş/layş לושׁ hamur (Kaynak: Jastrow sf. 701 & 710.)< Aram lwş hamur yoğurmak |
|
lavman |
~ Fr lavement yıkama, özellikle makattan su vererek kalın bağırsağı temizleme < Fr laver yıkamak +ment° << Lat lavare a.a. |
|
lavta |
[ Filippo Argenti, Regola del Parlare Turco, 1533] ~ İt lauto bir tür telli çalgı, ud ~ Ar al-ūd الود a.a. → ut Not: 13. yy'da Arap ülkelerinden Avrupa'ya yayılan ud'un Avrupa dillerindeki adıdır. Karş. EFr luth, İng lute. Türkçede aynı enstrümanın İtalyan versiyonunu ifade eder. 10.09.2020 |
|
lavuk |
~ Kürd lawik [küç.] oğlan çocuğu < Kürd law oğlan, oğul |
|
layemut |
~ Ar lā yamūt لا يَمُوت ölmez, ölümsüz § Ar lā لا değil + Ar yamūt يموت [#mwt] ölür (geniş zaman eril 3. tekil şahıs) < Ar māta مَاتَ öldü |
|
layık |
~ Ar lāˀiḳ لايق [#lyḳ fāˁil fa.] yakışan < Ar lāḳa لاق yakıştı |
|
layiha |
< Ar lāyiḥ لايح [#lwḥ fāˁil fa.] zahir, görünen < Ar lāḥa لاح zuhur etti, görünür oldu, belirdi |
|
laylaylom |
: ünl anlamsız şarkı sözü |
|