kurb |
~ Ar ḳurb قرب [#ḳrb fuˁl msd.] yakın olma, yakınlık < Ar ḳariba قرب yakın idi, yaklaştı, yanaştı (≈ Aram ḳrēb קרב yakın olma, yaklaşma, ittifak etme ≈ Akad ḳerēbu a.a. ) |
|
kurbağa |
<< ETü-O kurbaka kurbağa < ETü baka a.a. |
|
kurban |
~ Ar ḳurbān قربان [#ḳrb fuˁlān msd.] tanrıya sunulan adak ~ Aram ḳūrbānā קוּרְבָּנָא [#ḳrb] adak, sunu, hediye ≈ İbr ḳarbān קׇרְבָּן a.a. < İbr ḳarab קרב 1. yakın olmak, yaklaşmak, 2. adak ve armağan sunmak |
|
kurcala|mak |
< onom kırç/kırt kaşıma ve kazıma sesi |
|
kurdele |
~ İt cordella [küç.] şeritçik < İt corda ip, şerit |
|
kurdeşen |
TTü: [ Yadigâr-ı İbni Şerif, <1421?] << TTü kurd eşeni «kurtçuk kaşıntısı», ciltte kaşıntılı kızarıklıklarla oluşan rahatsızlık« < TTü eş- kaşımak, kazımak 10.07.2015 |
|
kurgan |
<< ETü korıġan hisar, kale < ETü korı- korumak +(g)An |
|
kurgu |
< TTü kur- +gU |
|
kurmay |
< YTü kur divan, heyet |
|
kurna |
~ Yun kruniá κρουνιά [çoğ.] yalak, hamam kurnası << EYun krouneíon κρουνείον [küç.] a.a. < EYun krounós κρουνός çeşme, musluk +ion |
|
kurnaz |
~ Fa ḳurnās قرناس ahlaksız kişi, hilekâr, deyyus |
|