kulis |
~ Fr coulisse asansör boşluğu, tiyatroda dekorun hızla indirilmesini sağlayan şaft, tiyatroda perde arkası < Fr coulis akışkan, akıntı < Fr couler akmak << Lat colare [den.] (bir delikten) akmak, elekten geçmek < Lat colum elek |
|
kullan|mak |
< ETü kul hizmetçi, köle +lAn- |
|
kullukçu |
< TTü kulluk köle, hizmetkâr +çI |
|
kulp |
~ Ar ḳulb قُلْب [#ḳlb fuˁl ] halka, bilezik < Ar ḳalaba قَلَبَ döndürdü, çevirdi, eğirdi |
|
kuluçka |
~ Bul kloçka клочка tavuğun yumurtaya yatması (Kaynak: Berneker Slav. Etym. W. I.521)< onom |
|
kulun | ||
kulunç |
≈ Ar ḳūlanc/ḳūlinc قولنج [#ḳlnc q.] özellikle bağırsakta ani ve şiddetli sancı, kolik ~ Yun *kōlingós κωλιγκός << EYun kōlikós κωλικός a.a. (Kaynak: LS sf. 1016: Dsc 2:54, Gal 8:40)< EYun kṓlon κώλον kalın bağırsak |
|
kulübe |
~ Fa kulba/kurbe كلبه/كربه küçük oda, hücre, dükkân ~ EYun kalýbē καλύβη [pp.] a.a. < EYun kalyptō, kalyb- καλύπτω örtmek, saklamak |
|
kulüp |
~ İng club 1. kalın sopa, topuz, 2. belli bir yerde toplanan zümre, toplantı, dernek, klik << Nor klubba topak, topuz << Ger *klumb- |
|
kulvar |
~ Fr couloir dere yatağı, mecra, koşu yolu < Fr couler akmak +(t)orium |
|
kum |
<< ETü kum a.a. |
|