kuku |
< çoc ku-ku |
|
kukuleta |
~ İt cucullato külahlı, Rum rahiplerine özgü külahlı cübbe < İt/Lat cuculla kukuleta, külah ≈ OLat coccula a.a. (Kaynak: DuCL sf. 2.383)<? Lat coccus +ul° |
|
kukumav |
~ Yun kukuvaía κουκουβαΐα bir tür baykuş < onom |
|
kul |
<< ETü kul köle, hizmetçi |
|
kula |
<< ETü kula sarıya çalan at rengi ≈ Moğ qula a.a. |
|
kulaç |
ETü: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073] << ETü kulaç kol açımı mesafesi <<? ETü kol aç Not: Arap yazısıyla yazılan erken dönem Türkçe metinlerde çoğu zaman o/u ayrımı yapılmaz. Uygur yazısıyla yazılan metinlerde ise sıklıkla u yerine o görülür. 24.03.2015 |
|
kulak |
<< ETü kulkak/kulġak kulak, işitme organı |
|
kulampara |
~ Fa ġulām-bāre هغلامباره oğlan düşkünü, oğlancı § Ar ġulām غلام oğlan, uşak + Fa +bāre باره düşkün, tutkun |
|
kule |
~ Ar ḳulla(t) قلّة [#ḳll fuˁla(t) mr.] zirve, doruk < Ar ḳalla قلّ yükseltti, kaldırdı |
|
kulis |
~ Fr coulisse asansör boşluğu, tiyatroda dekorun hızla indirilmesini sağlayan şaft, tiyatroda perde arkası < Fr coulis akışkan, akıntı < Fr couler akmak << Lat colare [den.] (bir delikten) akmak, elekten geçmek < Lat colum elek |
|
kullan|mak |
< ETü kul hizmetçi, köle +lAn- |
|