kevser |
~ Ar kawṯar كَوثر [#ks̠r] 1. bolluk, 2. cennette bir ırmak veya havuz, adını bu sözcükten alan Kuran suresi <? Ar kaṯura كَثُرَ çok idi |
|
keyfe keder |
~ Ar kayfa kadar كيف كدر ne gam? < Ar kayfa nasıl |
|
keyfiyet |
~ Ar kayfiyya(t) كيفيّة [#kyf y. msd.] nasıllık, nitelik < Ar kayfa كيف nasıl +īya(t)2 < Ar kayf كيف durum |
|
keyif |
~ Ar kayf كيف [#kyf] durum, ruh hali, özellikle iyi ruh hali, hoşnutluk |
|
keyvan |
~ Fa kayvān كيوان Satürn gezegeni ~ Aram kēwān כון a.a. ~ Akad kayamānu a.a. |
|
kez |
ETü: kezik [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073] ≈ TTü kezin tekrar, yeniden ≈ ETü kezik dönüş, tekerrür, sıra < ETü kez- dolanmak +Uk → gez- Not: TTü biçim muhtemelen kezin/gezin (a.a.) zarfından kısaltmadır. 14.12.2015 |
|
keza |
~ Ar ka-ḏā كذا bu, şu (işaret sıfatı), böyle, şöyle (işaret zarfı) § Ar ka ك gibi + Ar ḏā ذا o |
|
kezalik |
~ Ar ka ḏāliki كذالك bunun gibi, böyle < Ar ḏāliku ذالك bu |
|
kezban |
< öz Kezban bir kadın adı ~ Fa kaḏ-bānū كذبانو hanım efendi, ev sahibesi |
|
kezzap |
~ Fa tīzāb تيز آب «keskin su», her çeşit asit |
|
kıbbe |
~ Ar ḳubayba(t) قبيبة [#ḳbb fuˁayl küç.] kubbecik, içli köfte < Ar ḳubba(t) kubbe |
|