kep |
~ İng cap külah [esk.], kasket ~ OLat capa/cappa külah, kukuleta |
|
kepaze |
~ Fa kabāde كباده gevşek talim yayı |
|
kepçe |
~ Fa kafçe كفچه «avuç gibi şey», tas, kepçe << OFa kafçag a.a. (≈ Sogd kapçē/kafçē tahıl veya sıvı ölçü birimi, ölçek ) ≈ Aram kap/kappā avuç, çanak, kâse +ça3 |
|
kepek |
<< ETü kepek tahıl ve saç pulu |
|
kepenek |
<< OTü kebenek kalın yün üstlük, palto < OTü kebe-/kebel- giyinmek <? ETü kap torba, kılıf |
|
kepenk |
[ anon., Ferec ba'd eş-şidde, <1451] << TTü *kapan(ı)k depo veya hücre veya geçit kapısı < TTü kapa- → kapa- Not: +Ank ekinin işlevi muğlaktır. Karş. tüfenk, fişenk. • Dankoff, Tietze ve biraz tereddütle Eren'in (s. 231) Erm gġbank կղպանք "kilit" benzeri sözcüklerden türetmeleri fantezidir. 29.10.2020 |
|
kepez |
~ OYun kapásion καπάσιον başlık, külah (Kaynak: DuCG sf. 1:584)≈ Lat capitium a.a. < Lat caput baş +ium |
|
kerahat |
~ Ar karāha(t) كَراهة [#krh faˁāla(t) msd.] 1. kerhen yapma, ikrah etme, 2. İslam dinine göre yasak olmadığı halde kaçınılması gereken şey, namaz kılmanın caiz olmadığı zaman, özellikle gün doğumu ve gün batımı < Ar kariha كَرِهَ iğrendi, nefret etti |
|
keramet |
~ Ar karāma(t) كرامة [#krm faˁāla(t) msd.] 1. yücelik, 2. evliya tarafından icra edilen mucize < Ar karuma كَرُمَ yüceldi |
|
kerata1 |
~ Yun keratâs κερατᾶς boynuzlu, şeytan, karısını satan kimse < Yun kératon κέρατον boynuz |
|
kerata2 |
~ Yun kérato κέρατο boynuz << EYun kéras, kerat- κέρας, κερατ- a.a. << HAvr *ḱér-h₂-es- (*ḱér-as-) < HAvr *ḱerh₂- (*ḱer-) a.a. |
|