kaykay |
|
|
kaykıl|mak |
< TTü kayık- dönmek, sapmak +Il- < ETü kay- dönmek +ik° |
|
kaymak |
(≈ ETü kañak/kayak kaynayan sütün üstünde oluşan tabaka ) < ETü kaña- kaynamak +(A)mAk |
|
kaymakam |
~ Ar ḳāˀim maḳām قائم مقام yerinde duran, makam sahibi |
|
kayme |
~ Ar ḳāˀima(t) قائمة [#ḳwm fāˁila(t) fa. fem.] bir şeyin yerine geçen, kaim olan şey |
|
kayna|mak |
ETü: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073] << ETü kaña- 1. (su) galeyan etmek, 2. (metal) erimek < ETü kañ su fışkıran yer, kaynak +(g)A- Not: "Lehim" anlamı "metal eritmek" fikrinden türemiştir. Karş. Moğ kayl- "metal veya buz erimek, metal dökmek". Ayrıca karş. Moğ kañda "özsuyu, usare, kaynatıp yoğunlaştırarak elde edilen esans". Benzer sözcükler: araya kaynamak, kaynarca, kaynaşmak, kaynaştırmak, kaynatmak 15.02.2020 |
|
kaynak |
< TTü kayna- +Uk |
|
kaynana |
|
|
kaypak |
< TTü kayp- kaymak, kaçmak +(g)Ak <? TTü kay- a.a. |
|
kayra |
< TTü kayır- +A |
|
kayrak |
<< ETü kadrak kıvrım, büklüm, özellikle büklümlü kaya < ETü kat/katığ büklüm, kat |
|