kasık |
<< OTü kasuk bacağın yumuşak olan iç tarafı < ETü *kas- sarsmak? titretmek? +Uk |
|
kasım |
~ Ar ḳāsim قاسم [#ḳsm fāˁil fa.] bölen, taksim eden < Ar ḳasama قسم böldü, pay etti |
|
kasır |
~ Ar ḳaṣr قصر [#ḳsr faˁl ] korunaklı konut, köşk, kale, şato ~ Aram ḳastrā/ḳaṣrā קסטרא/קצרא a.a. ≈ OYun kástron κάστρον a.a. ~ Lat castrum a.a. |
|
kasırga |
<< ETü kasırku hortum veya kasırga < ETü *kas- sarsmak +IrkU |
|
kasıt |
~ Ar ḳaṣd قَصْد [#ḳṣd faˁl msd.] 1. amaçlama, amaç, hedef, niyet, 2. amaca giden yol, rasyonellik < Ar ḳaṣada قَصَدَ hedefledi, yöneldi |
|
kaside | ||
kasis |
~ Fr cassis yol kırığı, yolda hız kesmek amacıyla yapılan enine keski < Fr casser kırmak << OLat quassare a.a. < Lat quatere, quass- darbe vurmak, çarpmak, kırmak << HAvr *kʷeh₁-t- (*kʷē-t-) sarsmak, çarpmak, kırmak |
|
kask |
~ Fr casque miğfer ~ İsp casco 1. saksı, 2. kafatası, miğfer < İsp cascar kırmak |
|
kasket |
~ Fr casquette [küç.] «küçük miğfer», siperlikli şapka < Fr casque miğfer +et° |
|
kasko |
~ İt casco [dev.] 1. düşme, düşüş, 2. rast gelme, talih, kaza < İt cascare düşmek < OLat *casicare [den.] < Lat cadere, cas- a.a. |
|
kasnak |
<< OTü kasnak gergi, germe çemberi < TTü kas- sıkmak, kısmak +AnAk |
|