kano |
~ Fr canot ağaç kabuğundan oyulmuş kayık ~ İsp canoa a.a. ~ Karib |
|
kanola |
~ İng canola [abb.] yemeklik yağ üretiminde kullanılan, suni olarak geliştirilmiş bir kolza türü ☼ (İlk kullanım: 1978 Kanada.) < İng Canadian oil low acid düşük asitli Kanada yağı |
|
kanon |
~ Fr canon 1. yasa, özellikle kilise yasası, 2. ilahilere özgü koro tekniği << OLat canon yasa ~ EYun kanōn κανών 1. kargı, kamış, cetvel, 2. ölçü, yasa ~ İbr/Aram ḳanē/ḳaniyā קנה/קניא kamış, kargı |
|
kanser |
~ Lat cancer 1. yengeç, 2. kanser tümörü, kanser ~ ALat *carcr-os yengeç << HAvr *kr̥-kr̥- sert kabuklu < HAvr *kar-¹ sert |
|
kanserojen |
~ Fr cancerogène kanser-doğuran |
|
kant |
[ Kutadgu Bilig, 1069] ~ Ar ḳand قند şeker kamışından elde edilen külçe şeker, şekerleme ≈ OFa kand a.a. ~ Sans khanḍa खण्ड a.a. ~ Drav kanṭu külçe Not: İng sugar candy > candy "şekerleme" sözcüğü 13. yy'da Arapça sukkar ḳandī biçiminden alınmıştır. 14.11.2019 |
|
kantar |
~ Ar ḳinṭār قنطار [#ḳntr q.] 1. büyük ağırlık birimi, 2. büyük terazi ~ OYun kentinári(on) κεντηνάριον yüz librelik tartı birimi (yaklaşık 31 kg) (Kaynak: DuCG sf. 1:633)~ Lat centenarium a.a. < Lat centum yüz +ari° |
|
kantara |
~ Ar ḳanṭara(t) قنطرة [#ḳnṭr q.] taş köprü, taş kemer ~ Aram ḳəṭārā קְטָרָא kemer, tonoz < Aram ḳəṭar קְטַר bağlamak (iki şeyi) koşmak |
|
kantarma |
~ Moğ qantarga atın dilini bastırmak suretiyle zaptetmeye yarayan demir araç < Moğ qantar- gemlemek, atın dizginlerini sıkıca çekmek |
|
kantaron |
~ Yun kentávrion << EYun kentaúrion κενταύρειον şifalı bir bitki, centaurium < öz (EYun) Kentaúros κενταύρος Yunan mitolojisinde at gövdeli efsanevi varlık +(t)ion |
|
kantat |
~ Fr cantate şarkılı kilise dramı ~ İt cantata şarkılı < İt cantare şarkı söylemek << Lat canere, cant- a.a. |
|