izah |
~ Ar īḍāḥ ايضاح [#wḍḥ ifˁāl IV msd.] aydınlatma, açıklama, berrak kılma < Ar waḍaḥa وضح aydınlandı, açıklığa kavuştu |
|
izale |
~ Ar izāla(t) إزالة [#zwl ifˁāla(t) IV msd.] giderme, yoketme < Ar zāla زَالَ düştü, eksildi, tükendi |
|
izan |
~ Ar iḏˁān إذعان [#ḏˁn ifˁāl IV msd.] boyun eğme < Ar ḏaˁana ذَعَنَ boyun eğdi, birinin üstünlüğünü kabul etti |
|
izaz |
~ Ar iˁzāz إعزاز [#ˁzz ifˁāl IV msd.] değer verme, ağırlama < Ar ˁazza عَزَّ yüceldi, güçlendi |
|
izbandut |
~ İt sbandito sürgüne veya ağır cezaya mahkûm edilmiş kimse, forsa, hükümlü < İt sbandire aforoz etmek, sürgün etmek << OLat *exbandire a.a. < Ger e(x)+ *bandan yargılamak |
|
izbarço | ||
izbe |
~ Rus/Bulg izba изба köylü kulübesi, hücre << ESlav istba oda, hücre ~ OLat *istuba şömine (Kaynak: Derksen sf. 215) |
|
izci |
< TTü iz +çI |
|
izdiham |
~ Ar izdiḥām إزدحام [#zḥm iftiˁāl VIII msd.] sıkma, sıkışma, kalabalık etme, zahmet < Ar zaḥama زحم sıktı, sıkıştırdı, kalabalık etti |
|
izdivaç |
~ Ar izdiwāc إزدواج [#zwc iftiˁāl VIII msd.] eşleşme, evlenme < Ar zawc زَوْج eş |
|
izdüşüm |
|
|