hele |
~ Fa hale هله uyarı ifade eden bir söz |
|
helecan |
~ Ar χalacān خلجان [#χlc faˁalān msd.] titreme, sarsılma, yürek oynaması, telaş < Ar χalaca خلج titredi, sarsıldı, yüreği oynadı |
|
helenistik |
~ Fr hellénistique Büyük İskender'i izleyen Helenleşme çağı, MÖ 330-30. ~ Alm hellenistik a.a. ☼ (İlk kullanım: 1833 Johann Gustav Droysen, Alm. tarihçi.) ~ EYun *ʰellēnistiká ἑλληνιστικά Helenleşmecilik, Helenleştiricilik < EYun *ʰellēnízō ἑλληνιζω Yunanlaştırmak +istik° < EYun ʰellḗn ἑλλήν Yunan ulusuna mensup |
|
helezon |
~ Ar ḥalazūn حلزون salyangoz ~ Aram ḥalāzon, ḥilzonā חֲלָזוֹן a.a. ~ EYun ʰelissón ἑλισσόν burgaç < EYun ʰelíssō ἑλίσσω burgaç gibi dönmek < EYun ʰéliks ἑλιξ burgu, spiral |
|
heli(o)+ | ||
helikopter |
~ Fr hélicoptère helezoni kanatlı uçar cihaz ☼ (İlk kullanım: 1861 Gustave de Ponton d'Amécourt, Fr. mucit.) § EYun ʰéliks ἑλιξ helezon + EYun pterón πτερόν kanat (<< HAvr *péth₂r̥ (*pétr̥) < HAvr *peth₂- (*pet-) uçmak, düşmek ) |
|
helis |
~ Fr hélice burgu, spiral ~ EYun ʰéliks ἑλιξ burgu, özellikle asma filizi, yılan kıvrımı |
|
hellim |
~ Ar ḥālūm/ḥallām حالوم [#ḥlm] yumuşak ve taze peynir < Ar ḥilm حلم yumuşaklık |
|
helme |
~? Ar ḥalma(t) حلمة [#ḥlm faˁla(t) mr.] meme başı, emzik ≈ Ar ḥaluma حلم yumuşadı |
|
helot |
~ Fr hélote temel haklardan mahrum alt sınıfa mensup kişi, köle ~ EYun Heilōtēs Εἱλώτης «Helos'lu», antik Sparta'da köleleştirilmiş bir sınıf < öz Hélos Ἕλος Peloponnes'te bir kent |
|
helva |
~ Ar ḥalwāˀ حلواء [#ḥlw faˁlā ] tatlı yiyecek, kurabiye, şekerleme < Ar ḥalab حلب [#ḥlb] süt ≈ Aram ḥalaw, ḥalwā חלב, חלבא [#ḥlb] a.a. |
|