havya |
~ Ar hāwiya(t) هاويّة [#hwy fāˁila(t) ] uçurum, dipsiz kuyu, cehennem < Ar hawā هوا düştü, uçtu |
|
havyar |
~? Fa χāye-vār yumurtalı, «yumurta taşıyan» << OFa χāyag-bār |
|
havza |
~ Ar ḥawza(t) حوزة [#ḥwz faˁla(t) mr.] 1. mülk, varlık, 2. bir şeyin sınırları içinde olan < Ar ḥāza حاز elde etti, tuttu, sahip oldu |
|
hay |
: ünl ilgi, kaygı, dilek, üzüntü ünlemi |
|
haya1 |
~ Ar ḥayāˀ حياء [#ḥyw faˁla(t) msd.] utanma, utangaçlık < Ar ḥayā utandı |
|
haya2 | ||
hayal |
~ Ar χayāl خَيَال [#χyl faˁāl msd.] imgelem, zihinsel görüntü < Ar χāla خَالَ hayal etti |
|
hayalet |
~ Ar χayālāt خيالات [#χyl çoğ.] hayal mahsulleri, hayali varlıklar < Ar χayāl خيال +āt |
|
hayat1 |
~ Ar ḥayāˀa(t) حياة [#ḥyw faˁāla(t) msd.] 1. canlı olma, yaşama, 2. yaşam < Ar ḥayya حَيَّ canlı idi, yaşar idi (≈ İbr ḥay/ḥayah [#ḥy] canlı (sıfat), canlı varlık, hayvan (ad) ) |
|
hayat2 |
~ Ar ḥayāṭ حَيَاط [#ḥwṭ faˁāl çoğ.] 1. duvarlar, çitler, 2. çitle çevrili avlu, dış duvar içinde fakat ev kapısı dışında olan alan < Ar ḥāˀit حَائِت [t.] çevre duvarı, çit +āt < Ar ḥāṭa حَاطَ çitle çevirdi, kuşattı |
|
hayati |
< Ar ḥayāˀa(t) hayat +ī |
|