halka |
~ Ar ḥalḳa(t) حلقة [#ḥlḳ faˁla(t) mr.] yüzük, halka, zincir baklası |
|
hallaç |
~ Ar ḥallāc حلّاج [#ḥlc faˁˁāl mesl.] pamuk atıcı < Ar ḥalaca حلج özel değneği ile pamuk attı (Kaynak: Lane sf. I.626) |
|
halojen |
~ Fr halogène 1. kimyada klor ve benzeri elementler grubu, 2. bu gruptan gazları kullanan lamba ☼ (İlk kullanım: Jakob Berzelius, İsv. kimyacı (1779-1848).) § EYun ʰáls, halo- ἁλς, ἁλο- tuz (<< HAvr *séh₂ls (*sā́ls) a.a. ) + EYun genḗs, genēt- γενής, γενητ- doğuran |
|
halt |
~ Ar χalṭ/χilṭ خَلْط [#χlṭ faˁl msd.] 1. karışım, karıştırma, 2. eski tıpta insan bünyesini belirleyen dört maddenin her biri < Ar χalaṭa خَلَطَ kardı |
|
halter1 |
~ Fr haltère/haltéres spor amacıyla kaldırılan ağırlık << OLat halteres a.a. ~ EYun ʰaltḗres ἁλτήρες a.a. < EYun ʰallomai, ʰalto- ἅλλομαι sıçramak, ani hareketle kalkmak |
|
halter2 | ||
halükâr |
|
|
halüsinasyon |
~ Fr hallucination hezeyan << OLat hallucinatio hezeyan, sayıklama < OLat hallucinari aklı şaşmak, sayıklamak +(t)ion < EYun ʰalýks ἁλύξ bunaltı, kâbus < EYun ʰalýssō ἁλύσσω bunalmak |
|
halvet |
~ Ar χalwa(t) خلوة [#χlw faˁla(t) msd.] yalnızlık, tenhalık, inziva yeri < Ar χalā خلا yalnız idi, inzivaya çekildi |
|
ham halat |
<< TTü χām aχlad olgunlaşmamış yaban armudu |
|
ham1 |
~ Fa χām خام 1. pişmemiş, çiğ, 2. olgunlaşmamış |
|