halas |
~ Ar χalāṣ خلاص [#χlṣ faˁāl msd.] arınma, azat olma, kurtulma < Ar χalaṣa خَلَصَ arındı, kurtuldu |
|
halaskâr |
§ Ar χalāṣ خلاص kurtuluş, kurtulma + Fa kār كار eden |
|
halat |
~? OYun kalōdion καλωδιο [küç.] urgancık < EYun kálōs, kalod- κάλως, καλοδ- urgan +ion |
|
halavet |
~ Ar ḥalāwa(t) حلاوة [#ḥlw faˁāla(t) msd.] tatlılık, şirinlik < Ar ḥalā حلا tatlı idi, tatlandı |
|
halay |
~ Kürd hilayi/halayi ayağa kalkma, oynama < Kürd hildan/haldan oynamak, zıplamak |
|
halayık |
"mahlukat" [ Kutadgu Bilig, 1069] ~ Ar χalāˀiḳ خلائق [#χlḳ faˁāˀil çoğ.] 1. canlı varlıklar, mahlukat, 2. hane halkı, hizmetçi ve bağımlılar < Ar χalīḳa(t) خليقة [t.] yaratılmış alem, yaratı → halk2 22.04.2015 |
|
halbuki |
|
|
haldır |
: onom tekerlek sesi, mekanik çalışma sesi |
|
hale |
~ Ar/Fa hāla هالة [#hwl faˁla(t) mr.] ayla ~ EYun ʰálos ἁλος daire, çember, ay ve güneşin yüzü, aziz tasvirlerinde görülen hale |
|
halef |
~ Ar χalaf خَلَف [#χlf faˁal sf.] birinin ardından gelen veya yerine geçen, ardıl < Ar χalafa خَلَفَ 1. (birinin) yerine geçti, ardından geldi, 2. birinin ardından konuştu, topluluktan ayrı düştü ≈ Aram χālaf חָלַף 1. geçme, 2. yerine geçme, mübadele etme |
|
halel |
~ Ar χalal خَلَل [#χll faˁal msd.] 1. bozma, yırtma, delme, 2. bozukluk, hasar, yırtık < Ar χalla خَلَّ bozdu, hasar verdi |
|