hala |
~ Ar χāla(t) خالة [#χwl faˁla(t) mr.] teyze, annenin kızkardeşi < Ar χāl خال dayı |
|
hâlâ |
~ Ar ḥālan حالاً [zrf.] şimdiki zamanda, şimdi < Ar ḥāl حال [#ḥwl] şimdiki zaman, varolan durum +an |
|
halas |
~ Ar χalāṣ خلاص [#χlṣ faˁāl msd.] arınma, azat olma, kurtulma < Ar χalaṣa خَلَصَ arındı, kurtuldu |
|
halaskâr |
§ Ar χalāṣ خلاص kurtuluş, kurtulma + Fa kār كار eden |
|
halat |
~? OYun kalōdion καλωδιο [küç.] urgancık < EYun kálōs, kalod- κάλως, καλοδ- urgan +ion |
|
halavet |
~ Ar ḥalāwa(t) حلاوة [#ḥlw faˁāla(t) msd.] tatlılık, şirinlik < Ar ḥalā حلا tatlı idi, tatlandı |
|
halay |
[ Hamit Zübeyr & İshak Refet, Anadilden Derlemeler, 1932] ~ Kürd hilayi/halayi ayağa kalkma, oynama < Kürd hildan/haldan oynamak, zıplamak Not: "Gördüğümüz en erken örnek 1928 basımı Anadolu Halk Şarkıları defter 6'dadır. Burada he-elif-lam-elif-ye ile yazılmış ve ne olduğu açıklanmıştır, bilinen bir tabir olmadığı bellidir." (Aslan Memiloğlu) 14.11.2019 |
|
halayık |
~ Ar χalāˀiḳ خلائق [#χlḳ faˁāˀil çoğ.] 1. yaratılmışlar, mahlukat, 2. hane halkı, hizmetçi ve bağımlılar < Ar χalīḳa(t) خليقة [t.] yaratılmış alem, yaratı |
|
halbuki |
|
|
haldır |
: onom tekerlek sesi, mekanik çalışma sesi |
|
hale |
~ Ar/Fa hāla هالة [#hwl faˁla(t) mr.] ayla ~ EYun ʰálos ἁλος daire, çember, ay ve güneşin yüzü, aziz tasvirlerinde görülen hale |
|