halel |
~ Ar χalal خَلَل [#χll faˁal msd.] 1. bozma, yırtma, delme, 2. bozukluk, hasar, yırtık < Ar χalla خَلَّ bozdu, hasar verdi |
|
halen |
~ Ar ḥālan [zrf.] şimdi, halihazırda |
|
halet |
~ Ar ḥāla(t) حالة [#ḥwl faˁla(t) mr.] hal, durum, evre < Ar ḥāla حَالَ döndü, dönüştü |
|
halhal |
~ Ar χalχāl خلخل [#χl q.] ayak bileziği < onom χalχala خلخل şangır şungur etti |
|
halı |
<< OTü kalın/kalı/χalı döşemelik ağır kumaş, halı ≈ Fa χalī خالى a.a. |
|
halıfleks | ||
hali |
~ Ar χāli خالٍ [#χlw fāˁil fa.] yalnız, tenha, ıssız, yoksun < Ar χalā خلا yalnız idi |
|
haliç |
~ Ar χalīc خليج [#χlc faˁīl sf.] çekinti, nehirden çekilen kanal, deniz kıyısındaki lagun, körfez < Ar χalaca خلج kıvrandı |
|
halife |
~ Ar χalīfa(t) خليفة [#χlf faˁīlā(t) sf. fem.] birinin yerine geçen, halef; İslam hükümdarı < Ar χalafa خَلَفَ yerine geçti, ardından geldi (≈ Aram ḥalaph חַלַף [#ḥlp] yerine (edat) ) |
|
halihazır |
§ Ar ḥāl حال durum + Ar ḥāḍir حاضر şimdiki |
|
halik |
~ Ar χāliḳ خالق [#χlḳ fāˁil fa.] yaratan, Allah'ın sıfatlarından biri < Ar χalaḳa خلق yarattı |
|