haberdar |
~ Fa χabar-dār خبردار haberli |
|
habip |
~ Ar ḥabīb حبيب [#ḥbb faˁīl sf.] sevgili, dost < Ar ḥabba حَبَّ sevdi |
|
habire |
: ünl ha bre teşvik ünlemi (Rumeli ağzı) |
|
habis |
~ Ar χabīṯ خبيث [#χbs̠ faˁīl sf.] kötü niyetli, kötü huylu < Ar χabuṯa خَبُثَ kötü idi |
|
habitat |
~ İng habitat yaşanılan yer, çevre, ortam ~ Lat habitatus alışıldık, mutat, evcil < Lat habitare [den.] ikamet etmek, alışmak +()t° < Lat habēre, habit- sahip olmak, elde etmek, almak << HAvr *gʰh̥₁bʰ-éh₁-i̯e- (*gʰabʰ-ḗ-i̯e-) < HAvr *gʰeh₁bʰ- (*gʰēbʰ-) almak, vermek |
|
hac |
[ Kutadgu Bilig, 1069] ~ Ar ḥacc حجّ [#ḥcc faˁl msd.] dinî amaçlı ziyaret, özellikle Mekke'yi ziyaret ≈ Aram ḥaggā חַגָא [#ḥgg] yılın belli günü yapılan kutlama, bayram, festival (Kaynak: Jastrow sf. 423-424.)≈ İbr ḥag חַג [#ḥgg] a.a. < İbr/Aram ḥagāg dönmek, geri gelmek Not: Karş. İbr ḥagīgah חַגִיגָה "Pesah bayramı münasebetiyle Kudüs tapınağına yapılan ziyaret". • Ar ḥacca "kafatası deldi, kan çekti" fiiliyle anlam bağı kurulamaz. Fiilin diğer anlamları (2. "Mekke'ye haccetme", 3. "delil getirme") derivatiftir. 22.09.2017 |
|
hacamat |
~ Ar ḥicāma(t) حجامة [#ḥcm fiˁāla(t) msd.] kadeh çekme, tıbbi amaçla vantuz uygulama < Ar ḥacama حجم meme emdi, cildini emerek tümsek hale getirdi |
|
hacegân |
~ Fa χʷācagān خواجه [çoğ.] hocalar, ulu kişiler < Fa χʷāce خواجگان hoca |
|
hacer |
~ Ar ḥacar حجر [#ḥcr faˁal ] taş |
|
hacet |
~ Ar ḥāca(t) حاجة [#ḥwc faˁla(t) msd.] gerek, ihtiyaç < Ar ḥāca حاج gerekti |
|
hacı |
~ Ar ḥācī حَاجى < Ar ḥācc [#ḥcc fāˁil fa.] hacc eden |
|