gayet |
~ Fa ba-ġāyat بغاية son olarak, son derece [zarf] < Ar ġāya(t) غاية son, uç [isim] |
|
gayret |
~ Ar ġayra(t) غيرة [#ġyr faˁla(t) msd.] kıskanma, kıskançlık, hırs ve hamiyet < Ar ġāra غَارَ kıskandı, hırs yaptı |
|
gayri |
~ Ar ġayr غير [#ġyr] başka, diğer |
|
gayser |
~ İng geyser yer altından fışkıran su ~ İzl geisir fışkıran, dökülen < Nor geisan akıtmak, (sıvı) dökmek, fışkırmak << Ger *gausjan < HAvr *ǵʰew- (sıvı) dökmek, akıtmak |
|
gayur |
~ Ar ġayūr غيور [#ġyr faˁūl im.] çok kıskanan, çok gayretli < Ar ġāra غَارَ kıskandı, gayret etti |
|
gayya | ||
gayz |
~ Ar ġayẓ غيظ [#ġyẓ faˁl msd.] şiddetli öfke < Ar ġāẓa غاظ öfkeye kapıldı |
|
gaz1 |
~ Fr gaz maddenin uçucu hali ~ Hol gaz a.a. ☼ (İlk kullanım: J. B. van Helmont (1577-1644) Holl. kimyacı.) ~ EYun χáos χάος şekilsiz varlık |
|
gaz2 |
~ Fr gazéine/gazole rafine edilmiş bir petrol ürünü, benzin < Fr gaze uçucu madde, cismin uçucu hali |
|
gaz3 |
~ Fr gaze çok gevşek dokunmuş pamuklu bez < Ar ḳazz قزّ kaba ipekli kumaş ~ OFa kac/kaj a.a. |
|
gaza |
~ Ar ġazā(t)/ġazwa(t) غزاة/غزوة [#ġzw faˁla(t) msd.] 1. akın etme, yağma, talan, 2. İslam dini uğruna yapılan savaş < Ar ġazā غَزَا 1. murat etti, gayret etti, 2. akın etti |
|