fevkani |
< Ar fawḳ فوق üst |
|
fevri |
< Ar fawr فور [#fwr faˁl msd.] kaynama, feveran, acele < Ar fāra فار kaynadı, feveran etti |
|
fevt |
~ Ar fawt فوت [#fwt faˁl msd.] geçip gitme, kaçma, (mecazen) ölüm < Ar fāta فات geçip gitti, kayboldu, kaçtı |
|
feyiz |
~ Ar fayḍ فيض [#fyḍ faˁl msd.] 1. (su) taşıp çıkma, saçılma, yayılma, 2. bolluk, cömertlik < Ar fāḍa فَاضَ (su) taştı, yayıldı, saçıldı |
|
feyk |
~ İng fake sahte, kandırmaca |
|
feylesof |
[ Kutadgu Bilig, 1069] ~ Ar faylasūf/fīlasūf فيلسوف [#flsf q.] felsefeci ~ EYun philósophos φιλόσοφος «bilgelik seven», a.a. ☼ (İlk kullanım: Pythagoras, Yun. filozof (MÖ 5. yy).) § EYun phílos φίλος seven + EYun sophós σοφός bilge, bilgin, üstad Not: Pythagoras'ın sophós "bilge" sıfatını tevazudan uzak bulduğu için bu deyimi tercih ettiği rivayet edilir. • Arapça sözcük, Yunan filozoflarını Arapçaya tercüme eden Abū Yūṣuf al-Kindī (796-873) tarafından yaygınlaştırılmıştır. 09.02.2019 |
|
feza |
~ Ar faḍāˀ فضاء [#fḍw faˁal ] saha, geniş alan < Ar faḍā فَضَا açıldı, yayıldı ≈ Ar fāḍa [#fyḍ] a.a. |
|
fezleke |
~ Ar faḏlaka(t) فذلكة yazının sonundaki özet < Ar fa ḏālika ف ذالك şöyle ki, şu halde |
|
fıçı |
~ OYun boûttis/boútzi βούττις fıçı, varil, gemi hacim birimi ≈ OLat butta/buttis fıçı, metal halkaları olan büyük küp |
|
fıkdan |
~ Ar fiḳdān فقدان [#fḳd fiˁlān msd.] yoksunluk, yokluk, eksiklik, bulunmama < Ar faḳada فَقَدَ arayıp bulamadı, yokluk çekti |
|
fıkıh |
~ Ar fiḳh فقه [#fḳh fiˁl ] 1. teşrih etme, kavrama, ilim, 2. islami hukuk ilmi ~ İbr pāḳaḥ פָּקַח [#pḳḥ] yarma, açma (göz açma, çiçek açma) |
|