fıldır |
: onom hız ve telaşla dönme sesi |
|
fındık |
~ Ar bunduḳ/funduḳ بندق/فندق fındık ~ EYun pontikón kárion ποντικόν (κάριον) «Karadeniz cevizi», fındık (Kaynak: LS sf. 1448.)< EYun póntos πόντος deniz, özellikle Karadeniz |
|
fır |
: onom yel sesi, dönme sesi |
|
fırça |
~ Yun vrútsa/vúrtsa βούρτσα fırça ~ OLat bruscia sert ve dikenli çalılık, fırça < Lat bruscus funda çalısı ~ Kelt |
|
fırıldak |
< onom fırıl dönme sesi |
|
fırın |
[ Codex Cumanicus, 1303] ~ Ar furn فرن [#frn] ekmek veya yemek fırını (~ OYun foûrnos φοῦρνος a.a. (Kaynak: DuCG sf. 2:1698)) ~ Lat fornus/furnus a.a. (Kaynak: EM sf. 441)<< HAvr *gʷʰr̥-nó-s < HAvr *gʷʰer- (ateş veya közle) ısıtmak → term(o)+ Not: Fr four, fournaise, İng furnace (a.a.) biçimleri Latinceden alınmıştır. Benzer sözcükler: fırıncı, fırınlamak, fırınlanmak, kara fırın, taş fırın 10.12.2015 |
|
fırka |
~ Ar firḳa(t) فرقة [#frḳ fiˁla(t) mr.] ayrışan insan grubu, bölük, hizip, fraksiyon < Ar faraḳa فَرَقَ ayırdı |
|
fırkateyn |
~ İt fregatone [büy.] bahriyede fregata'dan büyük bir tür gemi < İt fregata bir tür üç direkli ve hızlı savaş gemisi, firkete +on |
|
fırla|mak |
< onom pır/fır uçma veya seğirtme sesi +lA- |
|
fırsat |
~ Ar furṣa(t) فرصة [#frṣ fuˁla(t) mr.] bir işin yapılacağı aralık, vesile, şans ~ Aram pirṣā פִּרְצָה [#prṣ] delik, gedik (özellikle surda) < Aram pəraṣ פרצ delme, gedik açma |
|
fırtına |
~ Yun fortúna φορτούνα denizde şiddetli hava (Kaynak: LF sf. §305)~ İt/Lat fortuna kader, kısmet, kaza << HAvr *bʰr̥-tew-no- «(günün) getirdiği» < HAvr *bʰer-¹ taşımak, getirmek |
|