dikey |
< TTü dik +(g)Ay |
|
dikit |
< TTü dik- +Ut |
|
dikiz |
~ Roma dikés bak! < Roma dikáva bakmak |
|
dikkat |
~ Ar diḳḳa(t) دقّة [#dḳḳ fiˁla(t) msd.] incelik, ince olma, rafine olma, detaylı olma, kılı kırk yarma, ince eleyip sık dokuma < Ar daḳḳa دَقَّ ufaladı, inceltti |
|
dikotomi |
~ İng dichotomy mantıkta birbirini dışlayan iki seçenek, ikilem ~ EYun diχotomía διχοτοµία ikiye bölme § EYun diχḗ διχή ikiye, ikişer + EYun témnō, tom- τέμνω, τομ- kesmek +ia |
|
diksiyon | ||
dikta |
~ Fr diktat buyrultu, zorla kabul ettirilen görüş ~ Alm Diktat a.a. << Lat dictatum bildiri, buyrultu < Lat dictare bildirmek +()t° |
|
diktafon |
~ marka Dictaphone ses kayıt cihazı markası ☼ (İlk kullanım: 1907 Columbia Phonograph Co., ABD.) < İng dictation microphone dikte etme mikrofonu |
|
diktatör |
~ Fr dictateur 1. demokrasilerde geçici bir süre için olağanüstü yetkilerle donatılan yönetici, 2. her türlü zorba yönetici ~ Lat dictator Roma cumhuriyetinde belli süre için olağanüstü yetkilerle donatılan yönetici < Lat dictare bildirmek, buyurmak +(t)or |
|
dikte |
~ Fr dicter 1. kelimeleri tane tane söyleyerek yazdırmak, 2. buyurmak ~ Lat dictare [den.] bildirmek, buyurmak < Lat dicere, dict- söylemek, belirtmek << HAvr *dei̯ḱ- işaret etmek, belirtmek, ad koymak |
|
dil|mek |
<< ETü til- şerit şeklinde kesmek, dilimlemek |
|