dereke |
~ Ar daraka(t) دركة [#drk faˁala(t) mr.] merdivenin alt basamağı, bir şeyin dip noktası (≈ İbr derek דרכ yol, patika < İbr dārak דרכ yürüme, ayak basma, adımlama ≈ Aram dārag דרג a.a. ) |
|
dereotu |
<< TTü tere otu < Fa tara تره yeşillik, çiğ yenen her türlü sebze |
|
dergâh |
~ Fa dargāh درگاه kapı mahalli, eşik § Fa dar در kapı + Fa gāh گاه yer |
|
dergi |
<< ETü térgü sofra, sofradaki çeşitli yemek < ETü tér- dermek +gU |
|
derhal |
~ Fa darḥāl در حال şimdiki zamanda, hemen § Fa dar +de hali edatı + Ar der+ ḥāl حال şimdiki zaman |
|
deri |
ETü: [ Irk Bitig, <900] << ETü teri cilt Not: Ave deretō- "yüzülmüş deri", EYun dérō "deri yüzmek", dorós ve dérma "deri" biçimleri nihai olarak HAvr *der- "deri yüzmek" köküne dayanır. Benzerlik tesadüfi olmalıdır. Benzer sözcükler: deri mont 10.12.2015 |
|
derin |
<< ETü teriŋ birikmiş, derin (su) < ETü térin- toplanmak, birikmek +I(g) |
|
deriş|mek |
< TTü der- +Iş- |
|
derivasyon |
~ Fr dérivation < Fr dériver [den.] 1. (nehir) yönünü değiştirmek, başka yöne çevirmek, 2. türetmek +()tion < Lat de+ rivus akarsu, ırmak << HAvr *h₃riHwó-s (*orīwó-s) vadi, dere yatağı < HAvr *h₃rei̯H- (*orei̯-) yarmak |
|
derkâr |
~ Fa dar kār fiilen, gerçekte, pratikte |
|
derkenar |
~ Fa dar kanār در كنار kenarda olan, sayfa kenarı, marj < Fa kanār كنار |
|