dal |
<< ETü tāl ağaç dalı |
|
dal|mak |
<< ETü tal- 1. çarpılmak, (bir şeye) çarpmak, 2. hastalanmak, özellikle sara veya akıl hastalığına tutulmak, sevdalanmak |
|
dala|mak |
<< OTü tala- (köpek) ısırmak, (ısırgan otu) yakmak |
|
dalak |
<< ETü talak 1. sevda, melankoli, 2. bir organ, dalak < ETü tal dalak +Ak ≈? ETü tal- 1. çarpılmak, 2. cinnet getirmek, aklını yitirmek (Kaynak: OTWF I.75.) |
|
dalalet |
~ Ar ḍalāla(t) ضلالة [#ḍll faˁāla(t) msd.] yoldan çıkma, azma, sapma, sapkınlık < Ar ḍalla ضَلَّ saptı, yanlış yola gitti |
|
dalaş|mak | ||
dalga |
<< OTü talkaġ/talkan denizde çırpıntı, dalga < OTü *talka- çırpınmak, çalkalanmak +I(g) < ETü tal- çarpmak, çırpmak |
|
dalgıç |
< TTü dal- +(g)Iç |
|
dalkavuk |
<? TTü dal-/dala- çarpmak, çırpmak |
|
dallama |
≈ TTü dalyarak |
|
daltonizm |
~ Fr daltonisme / İng daltonism renk körlüğü < öz John Dalton İngiliz fizikçi (1766-1844) +ism° |
|