dakayık |
~ Ar daḳāˀiḳ [#dḳḳ faˁāˀil çoğ.] incelikler, nüanslar < Ar daḳīḳa(t) [t.] ayrıntı, nüans |
|
dakik |
~ Ar daḳīḳ دقيق [#dḳḳ faˁīl sf.] ince, hassas, narin < Ar daḳḳa دقّ ufaladı, inceltti |
|
dakika |
~ Ar daḳīḳa(t) دقيقة [#dḳḳ faˁīlā(t) sf. fem.] 1. partikül, incelik, ayrıntı, nüans, 2. derecenin altmışta biri ~ Ar daḳḳa دقّ inceltti, küçülttü |
|
daksil |
< marka Daksil < TTü daktilo silgisi [abb.] |
|
daktilo |
~ Fr dactylo [abb.] < Fr dactylographe parmakla yazma aygıtı § EYun dáktylos δάκτυλος parmak + EYun graphḗ γραφή yazı |
|
dal |
ETü: [ Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073] << ETü tāl ağaç dalı Not: Dal sözcüğü Türkçede daima "ayrışma, şubelere ayrılma, bir noktadan dağılma" ima eder. Ağaç dalının fiziksel niteliği budak sözcüğüyle ifade edilir. Benzer sözcükler: dal budak, dalbastı, dallamak, dallanmak 19.02.2015 |
|
dal|mak |
<< ETü tal- 1. çarpılmak, (bir şeye) çarpmak, 2. hastalanmak, özellikle sara veya akıl hastalığına tutulmak, sevdalanmak |
|
dala|mak |
<< OTü tala- (köpek) ısırmak, (ısırgan otu) yakmak |
|
dalak |
<< ETü talak 1. sevda, melankoli, 2. bir organ, dalak < ETü tal dalak +Ak ≈? ETü tal- 1. çarpılmak, 2. cinnet getirmek, aklını yitirmek (Kaynak: OTWF I.75.) |
|
dalalet |
~ Ar ḍalāla(t) ضلالة [#ḍll faˁāla(t) msd.] yoldan çıkma, azma, sapma, sapkınlık < Ar ḍalla ضَلَّ saptı, yanlış yola gitti |
|
dalaş|mak |
< OTü tala- ısırmak +Iş- |
|