dair |
~ Ar dāˀir دائر [#dwr fāˁil fa.] bir şey etrafında dönen, deveran eden < Ar dāra دار döndü |
|
daire |
~ Ar dāˀira(t) دائرة [#dwr fāˁila(t) fa. fem.] döngü, dönüş, çember, halka < Ar dāra دار döndü |
|
dakayık |
~ Ar daḳāˀiḳ [#dḳḳ faˁāˀil çoğ.] incelikler, nüanslar < Ar daḳīḳa(t) [t.] ayrıntı, nüans |
|
dakik |
~ Ar daḳīḳ دقيق [#dḳḳ faˁīl sf.] ince, hassas, narin < Ar daḳḳa دقّ ufaladı, inceltti |
|
dakika |
~ Ar daḳīḳa(t) دقيقة [#dḳḳ faˁīlā(t) sf. fem.] 1. partikül, incelik, ayrıntı, nüans, 2. derecenin altmışta biri ~ Ar daḳḳa دقّ inceltti, küçülttü |
|
daksil | ||
daktilo |
~ Fr dactylo [abb.] < Fr dactylographe parmakla yazma aygıtı § EYun dáktylos δάκτυλος parmak + EYun graphḗ γραφή yazı |
|
dal |
<< ETü tāl ağaç dalı |
|
dal|mak |
<< ETü tal- 1. çarpılmak, (bir şeye) çarpmak, 2. hastalanmak, özellikle sara veya akıl hastalığına tutulmak, sevdalanmak |
|
dala|mak |
<< OTü tala- (köpek) ısırmak, (ısırgan otu) yakmak |
|
dalak |
<< ETü talak 1. sevda, melankoli, 2. bir organ, dalak < ETü tal dalak +Ak ≈? ETü tal- 1. çarpılmak, 2. cinnet getirmek, aklını yitirmek (Kaynak: OTWF I.75.) |
|